Öncelikle ABD’nin Afganistan’ı 20 yıl boyunca yaptığı işgalin ‘büyük bir kaos’a neden olduğunu hatırlatan Doç. Dr. Cihat Yaycı, şunları söyledi:

“Esasen konuya bence ‘Bir ABD Modeli olarak Afganizasyon’ olarak bakmak lazım. Bu noktada tarihi geçmişi hatırlamakta fayda vardır. Özetleyecek olursak; 

1979 yılında SSCB’nin Afganistan işgaliyle birlikte önce tüm bölgeyi ardından dünyayı kapsayan küresel bir gerilla savaşı başladı. SSCB’nin gücünü kırmak isteyen ABD, SSCB’ye karşı savaş veren ‘Mücahit’ gruplarını destekledi. Bu gruplara, silah ve geniş lojistik destekler bizzat ABD ve diğer müttefikleri tarafından sunuldu. SSCB ile Mücahitler arasında 1989’a kadar süren 10 yıllık savaş hem Afganistan’ı hem de tüm dünyayı derinden sarsan olaylar silsilesini yarattı.” 

“27 Eylül’de Taliban başkent Kabil’i de ele geçirdi”

ABD’nin Afganistan sürecini ayrıntılarıyla hatırlatmayı sürdüren Cihat Yaycı, şöyle konuştu:

“Afganistan’daki savaşı kaybetmesinin ardından ekonomik ve askeri anlamda çözülen SSCB, 1991 yılında dağıldı. Mücahitler ise hem ABD’nin hem de kendi içlerindeki çeşitli akımların etkisiyle askeri ve politik olarak farklı fraksiyonlara bölündüler. 1994 yılında kurulan Taliban ise 1998’e kadar ciddi derecede güçlendi. Afganistan’ın Kandahar bölgesinde Molla Ömer ve 50 Medrese öğrencisiyle birlikte kurulan bu yapı, 1995 yılında Afganistan’daki 12 kentin kontrolünü ele geçirdi. 1996 yılında ise Taliban örgütü başkent Kabil’e ulaştı. Uzun ve kanlı bir şehir savaşının kaosu derinleştireceğini bilen Ahmet Şah Mesut 26 Eylül 1996’da Kabil’den silahlı güçlerini çekti. 27 Eylül’de ise Taliban başkent Kabil’i de ele geçirdi.” 

“Taliban’ı resmi olarak tanıdılar”

Taliban’ın Kabil’i ele geçirmesinin hemen ardından “Pakistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan Taliban’ı resmi olarak tanıdı.” diyen Cihat Yaycı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Özellikle Taliban’ın Selefi görüşü takip etmesi, etnik olarak da Pakistanlı Peştunlardan oluşturulmuş bir militan kadrosuna sahip olması Suudi Arabistan ve Pakistan’ın koordineli desteğini pekiştirdi.” 

“Irak ve Afganistan’ın tümden işgaline sebep olacak ikiz Kuleler saldırısı gerçekleştirildi”

1992 yılında Güney Türkistan yani Afganistan Türkleri ile ittifak oluşturan Ahmet Şah Mesut, Güney Türkistan Türklerinin lideri Raşid Dostum ile birlikte Kabil’i ele geçirmiş diğer yandan 1994 yılında kurulan Taliban’ın işgal hareketine de ciddi direniş göstermiştir. Kabil’in ele geçirilmesiyle birlikte Mezar-ı Şerif bölgesini savunan, Özbek ve Hazara Türklerinden oluşan Kuzey İttifakı 1996 yılından 2001 yılına kadar Pakistan ve Körfez ülkelerinden resmi ve gayri resmi destekler alan Taliban Rejimi ile ciddi mücadele etti.” 

“Taliban 10 bin savaşçısını kaybetti”

Afganistan’da Özbek Türk’ü Raşid Dostum ve Tacik Ahmet Şah Mesud’un direnişi sayesinde Taliban 10 bin savaşçısını kaybettiğini belirten Cihat Yaycı, “7 bin Taliban militanı esir alındı fakat 1998 yılında işler tersine döndü. Taliban, Mezar-ı Şerifi ele geçirdi. Binlerce Hazara ve Özbek Türk’ü katledildi. Taliban ülkenin %90’lık kısmını ele geçirdi. Bölgede beyin takımını ve militan kadrosunun ciddi bir kısmını kaybeden Taliban, Usame Bin Ladin liderliğindeki El Kaide’nin kontrolü altına girdi.  9 Eylül 2001 tarihinde Taliban'ın işgal edemediği Penşir Bölgesini elinde tutan Tacik lider Ahmed Şah Mesud suikast ile öldürüldü, 11 Eylül 2001 tarihinde ise El Kaide’nin üstlendiği, Irak ve Afganistan’ın tümden işgaline sebep olacak İkiz Kuleler saldırısı gerçekleştirildi.” dedi.  

“Çok kutuplu dünyada Afganistan kilit ülke konumunda”

“Türkiye'nin Afganistan stratejisi ne olmalı? Bu konuda Türkiye nasıl bir adım atmalı?” sorusuna cevap veren Müstafi Tümamiral ve TÜRKDEGS Başkanı  Doç. Dr. Cihat Yaycı, şöyle konuştu:

“Bulunduğumuz çok kutuplu dünya sistemi içinde Afganistan’ın önemi ciddi derecede artmış ve Afganistan kilit ülke olarak karşımıza çıkmaktadır. Çin’in Bir Kuşak Bir Yol projesinin güzergahında bulunan Afganistan’da istikrarsızlığın ve kaosun yükselmesi bu proje için ciddi bir sıkıntı doğuracaktır. Diğer yandan, Moskova ile görüşmelere başlayan Taliban güçlerinin hem Asya’daki ve Körfez ülkelerindeki diplomatik entegrasyonu da artmaktadır. Taliban’ın bu derece hızlı ve yoğun güçlenmesi ABD’nin Afganistan’ı Çin için bir duvar haline getirme planı olarak da yorumlanmaktadır.

“Türkiye’nin Afganistan’daki etkinliği yeni dalga küresel mülteci krizini engelleyecektir”

Türkiye’nin son yıllardaki hamlelerinin uluslararası alanda büyük yankı uyandırdığını hatırlatan Cihat Yaycı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye, gerek Hazara ve Özbek Türklerinin durumu gerekse Türk İpek Yolu’nun güvenliği açısından Afganistan’daki stratejik konumunu kuvvetlendirmelidir. Taliban eliyle istikrarsızlaşan Afganistan’daki olası bir göç akını ve kaçış Türkiye içinde ciddi bir tehdittir. Türkiye’nin Afganistan’daki etkinliğinin bu hususlarda yoğunlaşması yeni dalga küresel mülteci krizini de engelleyecektir.” 

“Burada vurgulanması gereken kilit husus Türkmenistan’ın FETÖ yapılanmasına karşı yürüttüğü ciddi ve kararlı mücadeledir”

“Taliban Rejiminin kuvvetlenmesi ve girift ilişkiler ağı, sadece Çin için değil Türkiye’nin de yoğun ekonomik ve siyasal ilişkilere sahip olduğu Türk ülkeleri için ciddi bir tehdittir.” değerlendirmesinde bulunan Cihat Yaycı, “Örneğin; Türkmenistan’a yönelik propaganda faaliyetleri hem Türk hem de yabancı medyada artış göstermektedir. Burada vurgulanması gereken  kilit husus Türkmenistan’ın FETÖ yapılanmasına karşı yürüttüğü ciddi ve kararlı mücadeledir. Bu nedenle Türkmenistan’ın demokrasi ihtiyacı(!) yoğun şekilde dillendirilmektedir. Afganistan’a komşu olan Türkmenistan’a yönelik tehditler ve aktörler de Taliban çarpanı ile artacaktır. Türkiye; Azerbaycan, Libya ve Suriye’de üstlendiği sorumluluğun tecrübesi ile Afganistan’da da istikrar ve güvenliğin sağlanmasında etkin rol oynayabilir. Bu bölgedeki Türklerin koşullarına yönelik çıkarları destekleyen diğer yandan istikrarsız bir Afganistan’ın maliyetleriyle karşılaşacak ülkelerle de Türkiye stratejik ilişkiler geliştirmelidir. Afganistan’daki istikrarsızlık ve Güney Türkistan Türklerine yönelik bir tehdit tüm Türk dünyası için hayati tehlikeler yaratacak bir olgudur. 

Türkiye, ekonomik, askeri ve politik yönlerin tamamını kapsayan bir Libya modelini Afganistan’ın ıslahı için devreye sokulmasını sağlayabilir ! Kabil Havaalanının güvenliği konusu Afganistan’ın dış dünya ile her türlü ilişkisini sağlayabilme açısından çok önemlidir. Türkiye’nin bu katkı teklifi bu bakımdan çok önemlidir.” şeklinde konuştu. 

“ABD, Rusya ve Çin’in yanı başında istikrarsız ve silahlı örgütlerin cirit attığı bir kaynak bölge bırakıp, gidiyor”

Tarihi maçın kazananı Jake Paul! Tarihi maçın kazananı Jake Paul!

“Biden liderliğindeki ABD ne yapmaya çalışıyor?” sorusuna da cevap veren Cihat Yaycı, “Öncelikle şunu belirtmek gerekir; ABD’nin bu coğrafyada hedefi istikrar değil istikrarsızlık oluşturmaktır. İstikrarsızlıkla bölge devletlerinin enerjisi emilirken, büyümeleri ve gelişmeleri engellenmekte ve ABD’ye de bağımlı hale getirilmektedir. Irak, Suriye, Libya vs. hep böyledir. Şimdi de Rusya ve Çin’in yanı başında istikrarsız ve silahlı örgütlerin cirit attığı bir kaynak bölge oluşturup, ortaya bomba gibi bırakıp, çıkıyor. ABD esasen hedefini gerçekleştirmiş durumda.” dedi. 

“ABD,Çin’e karşı bir kuşak bir yol projesine karşılık vermeye çalışıyor.”

ABD’nin işgal için her gitti bölge ve ülkelerde sürekli kan ve gözyaşının hakim olduğuna işaret eden Cihat Yaycı, şunları söyledi:

“29 Şubat 2020'de ABD yönetimi Katar'ın başkenti Doha'da Taliban ile yaptığı anlaşma kapsamında 1 Mayıs 2021 itibarıyla tüm askerlerini Afganistan'dan çekmeyi taahhüt etmişti  ancak 20 Ocak 2021'de göreve gelen Biden, çekilmenin 1 Mayıs'a yetişmeyeceğini duyurmuş daha sonra ise 11 Eylül'ün yıl dönümüne kadar çekilmenin tamamlanacağını açıklamıştı. 

Resmi rakamlara göre askerlerin % 90’ı da çekilmiş durumda. ABD 11 Eylül 2001'den beri işgal altında tuttuğu Afganistan’dan can çekişen bir imparatorluk olarak çekiliyor. İşgalden beri ağır mali ve askeri kayıp veren ABD,Çin’e karşı bir kuşak bir yol projesine karşılık vermeye çalışıyor.” 

“ABD’nin en büyük rakibi Çin’dir”

Cihat Yaycı, “Çin’e karşılık vermeye çalışıyor ama bir kuşak bir yolun tam da güzergahında olan Afganistan’dan neden çekiliyor?” sorusuna ise, “İşgalden bu yana 2 trilyon dolar para harcamış ve 2500 civarında ise askeri ölmüştür  Taliban’ı oluşturan unsurların büyük çoğunluğu Afganların kendisidir. ABD’nin en önemli rakibi ne Afganistan ne Rusya , ABD’nin en büyük rakibi Çin’dir. 21. Yüzyılı dizayn eden Çin bir kuşak bir yol projesi ile tüm Avrasya coğrafyasını ekonomik ve jeopolitik olarak ABD’nin ve Rusya’nın elinden alıyor.” şeklinde cevap verdi.

“ABD’nin asıl amacı Orta Asya’yı terör bölgesine çevirmek”

Müstafi Tümamiral ve TÜRKDEGS Başkanı  Doç. Dr. Cihat Yaycı, sözlerini şöyle tamamladı:

“Çin’e karşı ise ABD’nin Afganistan’da ki stratejisi ise Talibana yol vererek bir kuşak bir yol projesinin kalpgahı olan o bölgeye bir iç savaş getirmek ve başta Çin, Rusya ve Türkmenistan olmak üzere,  komşu ülkelere terör ihraç etmek olacaktır. Bunların amacı tüm Orta Asya’yı terör bölgesine çevirmek. Ama eğer Türkiye-Pakistan ve Taliban işbirliği içerisinde bulunursa Libya modelinin Afganistan’da uygulanarak bir geçiş hükümeti Türkiye ve Pakistan’ın desteği ile ülkede istikrar sağlanacaktır. Böylece iç savaş ve terör engellenmiş olacaktır. Zira Taliban’ı oluşturan unsurların büyük çoğunluğu Afganların kendisidir.”

Editör: Haber Merkezi