Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Davutoğlu, şunları kaydetti:

''Her bütçe görüşmesi önemli ama belli yıllarda bütçe görüşmeleri daha önem taşır. Ne zamandı bu? Özellikle uluslararası ilişkilerde büyük dönüşümlerin ve risklerin ortaya çıkmaya başladığı dönemlerde bir ülkenin bütçesi silahlı kuvvetleri kadar önemlidir. Çünkü nihayetinde o silah kuvvetleri destekleyecek, güçlendirecek olan şey bir ülkenin hazinesidir, merkez bankası rezervleridir ve tabii bütçesidir. Bu açıdan ben bu sene bütçenin mahiyetine, tablosuna baktığımdahep şu pespektiften baktım; eğer Dünya Güney Kore'de hala olaylar bastırmamışken, Çin denizinde birtakım gerilimler yaşanırken, Ukrayna'da savaş Gürcistan'da iç karışıklık yaşanırken, Suriye'de savaş yaşanırken, birçok ülkede iç karışıklıklar yaşanırken önce bakacağımız şey ülkemizin bütçesi acaba olağanüstü şartlara hazır mı? Peki nasıl hazır olabilir? Bütçede dört ana esası hep gözden geçiririz. Bir mali disiplin. İkinci finansal dengeler. Üçüncüsü yapısal reformlar. Dördüncüsü üretim kapasitesi üretme kapasitesi ve tabii buna bağlı olarak da vatandaşlarımızın genel gelir durumu. Beni ciddi şekilde kaygılandıran birkaç hususu başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere bütün yetkililere ifade etmek isterim. Bu kadar kritik bir döneme girerken Suriye'de Filistin'de bir savaş, Ukrayna'da bir savaş yaşarken bütçe açığımız bu sene 2 trilyon 148 milyar TL. Yani savaşın getirebileceği ekstra yükleri bir kenara koyarsak hani deprem yaşadığınızda nasıl ek kaynaklar oluşturmak zorunda kaldık Allah muhafaza daha riskli bir döneme girerken 2 trilyon 148,5 milyar TL bütçe açığıyla giriyoruz. Herkesin başını iki elinin arasına alıp düşünmesi gereken bir tablo. Mesela, 2016 yılında toplam bütçe açığımız 29 milyar TL idi sadece. Yani o gündem bugüne sekiz yılda 70 kat artmış. 2022 yılında bütçe açığı 142 milyar. Şimdi 2 trilyon 148 milyar lira.

"Merkez yönetim borcu 8.8 trilyon lira''

Merkezi yönetim borcu 8.8 trilyon lira diğer şirket borçları, yerel yönetimleri söylemiyoruz. Ve daha vahimini söyleyeyim. Bunun yüzde 58'i döviz bazlı. Yakın zamana kadar geçmişte bu ülkede görevlerde bulunduğumuz sürede Sayın Cumhurbaşkanıyla da birlikte olduğumuz dönemde hiçbir zaman döviz bazlı borç bu orana çıkmamıştı. Hatta belli zamanlarda sıfırlanmıştı. Ve şimdi böyle bir borç tablosu karşısına bakıyoruz. Bu sene faiz harcaması bütçede 1 trilyon 950 milyar TL. 2016 yılında bu faiz harcaması 50 milyar 247 milyondu. 40 misli artmış. Olağanüstü bir haldurumu yaşandığında biz faize mi para harcayacağız yoksa halkımızı ve üretimi arttırmaya mı? Peki bütçede yapısal reformla ilgili bir şey görüyor muyuz? Hala ekonomiyi temelden destekleyecek ve ülkeye sermaye çekecek sermaye kaçışını engelleyecek bir yapısal bir reform görmüyoruz. Tarım üretimi düşmüş. Tarımda ithalat artmış topraklarlar maalesef çiftçiden kopmuş, sanayi endeksi son çeyreklerde hep yüzde 50'nin altında yani resesyon yaşıyoruz sanayide nihayet yine olağanüstü bir durumda önce bakacaksınız milli savunma teknolojisinde yapılan incelemeleri destekliyoruz ama aynı zamanda hemen savunma teknolojisine dönüşebilecek sanayi alanlarında üretim düşmesi ve maalesef iflaslar yaşıyoruz. Buna tedbir alınması lazım. Tarım sanayi ve enerji üretiminde düşüş görülüyorsa olağanüstü gerilim şartlarına hazırlık bağlamında ciddi sorunlarımız var demektir.

"Asgari ücret 33 bin lira civarında olmasını biz daha doğru bir yol olarak görüyoruz"

Tasarrufu eğer asgari ücreti düşük tutarak zaten enflasyon altında ezilen fakirlerin evine daha az ekmek götürebileceği şekilde onlara kaynak aktararak yaparsanız buna tasarruf denmez buna işkence denir. Savaşta halkını doyuramayan bir devlet en büyük riskle karşı karşıya iç huzursuzlukçıkar. Asgari ücret tartışmaları yapıyoruz. Asgari ücret şu anda 17 bin 2 lira. Beklenen asgari ücret, 'gelecek seneki beklentiye göre asgari ücreti tespit edelim' diyen kimisi de saygın ekonomist ama halkın dilinden anlamayanlar bakılırsa gelecek sene beklenen enflasyona göre toplamda 22 bin lira civarında bir asgari ücret tespitine yönelebilir. Halbuki şu anki asgari ücret aslında 17 bin 2 lira değil. 

Sezai Temelli'den 'İmralı ziyareti' açıklaması Sezai Temelli'den 'İmralı ziyareti' açıklaması

Peki enflasyondan arındırmış olsaydık 17 bin lira yerine 24 bin 482 lirayı baz alıp onun üzerine yüzde 21 zam Merkez Bankası açıklamalarına göre en az onların hesabına göre 29 bin 622 lira olması lazım. Eğer enflasyon yüzde 21 olarak gerçekleşecekse ve eğer geçen senekinden bu seneye asgari ücrette herhangi bir refah artışı öngörülmeyecekse. Biz bir refah artışı öngörelim diyoruz. Bizim teklifimiz 2024 enflasyonu yüzde 21 değil, yüzde 44 değil muhtemelen yüzde 50'ye yakın bir yerde çıkacak ama ona göre bizim reel asgari ücret 1 Ocak'tan bugüne gelen asgari ücretin 25 bin sekiz 843 bin lira olduğunu şu an itibarıyla ona yapılacak yüzde 28 bandında bir artışla da asgari ücret 33 bin lira civarında olmasını biz daha doğru bir yol olarak görüyoruz. 

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi bakanları siyasal kimliklerinden arındırarak bürokrat kimliğine soktu. Bunu böyle görmemiz lazım. Hiçbir atanmış, seçilmişlere 'mitomani' suçlamasında bulunamaz. Atanmış kişiler, bakan da olsalar belli bir devlet disiplini içinde milletvekillerine hürmet göstermek zorunda. Yenidoğan Çetesi vahim bir tablodur. Nereye kadar gidecek olursa olsun bunun üzerine gitmek Sağlık Bakanlığından bütün sistemi de hepimizin de borcu. Bu noktalarda eleştirilere müsamahayla yaklaşmak ve makamla cevap vermek lazım.

"El Beşir'e mektup gönderdim''

Yanı başımızda çok önemli gelişmeler yaşanıyor. Suriye'de 13 yıldır süren bir savaş Esad rejiminin aslında içeriden çökmüş ama çökmesi için küçük bir darbe bekleyen Esad rejiminin sonunu getirdi. Şimdi yeni bir durum var. Geçmiş her şeyi unutarak Türkiye'de herkes bütün aklı ve enerjisiyle Suriye'nin bir an önce istikrara kavuşmasına destek olması lazım. Öte yandan, Suriye'nin Gazze soykırımını unutturmaması lazım. Ve İsrail'in Suriye topraklarında yaptığı operasyonlar ve beş kilometrelik koridor açma çabasına karşı da Türkiye'nin de dünyanın da tutumunun çok net olması lazım. Gazze soykırımına ne kadar güçlü şekilde karşı çıkıyorsak İsrail'in Suriye topraklarına dönük attığı her adıma da aynı güçlü karşılığı vermek durumundayız. Peki Suriye'de ne yapılmalı? Suriye'nin yeni başbakanı kabinesiyle birlikte göreve başladı. Dün yeni hükümetin kurulma çalışmasıyla birlikte Başbakan olarak atanan Sayın Muhammed El Beşir'e bir mektup gönderdim. Suriye'de atılması gereken bu geçiş sürecinde takip edilmesi gereken stratejinin dokuz ayaklı hangi adımlar atılması lazım bunları kendisine detaylı olarak aktardığım bir mektup dün itibariyle kendisine iletildi."

"Böyle dönemlerde devlette küslük olmaz"

Davutoğlu, "Daha öncede göndermiş olduğunuz mektup var Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli'ye. Geri dönüş oldu mu?" sorusunu şöyle yanıtladı:

"O mektuplar geçen hafta cumartesi günü yani Suriye'de olaylar henüz başlama aşamasındayken Irak-Suriye hattında gördüğüm muhtemel riskler ve  alınması gereken tedbirler bağlamındaydı. Mektubun ulaşmasından birkaç saat sonra Sayın Bahçeli arayarak son derece nazik, nezaket içinde bu mektubumuz dolayısıyla teşekkür ifade etti ve karşılıklı olarak kanaatlerimizi paylaştık. Kendisine teşekkür ediyorum. Bundan sonra da istişareleri devam ettirelim görüşündeyiz. Sayın Cumhurbaşkanımız da pazartesi günü bir cevabi bir mektupla hem benim kendi mektubumda ifade ettiğim hususlarla ilgili yapmakta oldukları Irak'la birlikte atılan adımları son derece kapsamlı ve bir bilgi içeriğiyle birlikte bir mektup gönderdi. Böyle dönemlerde devlette küslük olmaz, hiçbir dönem de olmaz da hele bu şartlarda."

"Her siyasetçiye kapım açıktır, geçmişte bizim hakkımızda ne dedikleri önemli değil"

Davutoğlu, "Sayın Erdoğan'dan gelen mektubun içeriği hakkında bilgi verir misiniz?" sorusuna da şu yanıtı verdi:

"Son derece zarif benim aktardığım konularla ilgili, hüküetimizin atmakta olduğu adımları aktaran ve bütün toplumdan destek beklediğini ifade etti. Irak'la ilişkiler, Kuzey Irak bağlamında ve Türkiye'nin bölgesel politikları bağlamında. 

Suriye’deki meseleleri yanlış yorumladığını düşündüğüm, mültecilerin bir an önce Türkiye’den bir an önce gönderilmesini söyleyen siyasetçiler de dahil her siyasetçiye kapım açıktır. Onların görüşme talebiyle de görüşürüm. Geçmişte bizim hakkımızda ne dedikleri önemli değil. Şu an Suriye’deki gerçekliğe hepimizin doğru yaklaşması lazım.

Dün TÜSİAD’ın toplantısındaydım. Doğru davranırsak yeni Suriye bu: TÜSİAD’ın önemli üyeleriyle sohbet ederken şunu söyledim: ‘Savaşlar büyük dezavantajlar, yıkımlar getirir ama bazı fırsatlar da ortaya çıkarır. Türkiye, bölgede en büyük üretim kapasitesine ve en büyük altyapı kapasitesine sahip ülke. Yarın Suriye’de barış kurulursa, Ukrayna’da bir ateşkes sağlanırsa, Gazze’de ateşkes sağlanırsa sadece Suriye’nin altyapı için 500 milyar dolarlık büyük bir projeksiyonu var. Hepiniz hazır olmalısınız buna.’

Şimdiye kadar mültecilerle ilgili önemli külfetler üstlendik ama Suriye’de barış sağlandığında Türkiye’nin önünde o insan unsuruyla birlikte yepyeni bir beşeri kabileyet ortaya çıkacak. Bizim şimdi o kabiliyeti kullanacak şekilde hazırlık yapmamız lazım. Merak etmeyin, herkes vatanına bir an önce dönmek ister. Yeter ki insanı bir tavır sergileyelim. Eminim, Suriyeliler geri döndüğünde Türkiye’nin yaptıklarını hiç unutmayacaklar. Onun için onlar giderken güzel hatırlarla gitsinler. Onlar gelecekte Türkiye’nin Suriye’deki en yakın dostları ve Türkiye-Suriye halklarının kardeşliğinin köprüleri olacak."

Editör: Haber Merkezi