TRT HABER'den Sertaç Aksan, Almanya'nın tutumunu Uluslararası Hukuk Uzmanı Prof. Dr. Selami Kuran ile konuştu.
Almanya’nın tutumu hukuka uygun değil. Peki, Türkiye buna karşın neler yapabilir? Selami Kuran’a göre Ankara’nın elinde farklı seçenekler mevcut:
“Ortada bir sözleşme var. Ve emin olun o sözleşmede herhangi bir uyuşmazlık durumunda neler yapılacağı da harfiyen yazılıdır. Tahminimce uluslararası bir tahkim kurulu adres olarak belirlenmiştir. Ancak bu tür durumlarda bir yasal süre var. O yasal süre aşılırken Türkiye belirli dönemlerde hem Almanya’ya hem Siemens’e ihtar çeker. Durum resmen karşı tarafa bildirilir.
Eğer halen adım atılmazsa da tüm haklar kullanılır. Türkiye sadece Siemens’e ödediği paraları geri almakla kalmaz. Sonuçta burası bir sivil enerji santrali. Eğer projede aksama olursa daha ucuza enerji kullanma imkanı da ötelenir. Ve bu da bir zarar doğurur. Bu ve benzer tüm detaylar toplanır ve Ankara uluslararası hukuk nezdinde tüm zararlarının karşılanmasını ister.”
Aslında mesele her ne kadar Akkuyu üzerinden gündeme taşınmış olsa da Ankara-Berlin hattında son dönemlerde farklı alanlarda da benzer haberler daha sık duyuluyor.
Örneğin, Altay tankının güç ünitesi için Almanya’nın Türkiye’ye örtülü bir ambargo uyguladığı sır değil. Benzer şekilde Türkiye’nin denizaltı projeleri de Alman firmaların çelmesiyle birçok kez boğuşmak zorunda kaldı. Bu nedenlerle kimi denizaltılarda inşa süresi uzarken kimilerinde de yerli/milli imkanlarla geliştirilen sistemler beklenmek zorunda kaldı.
Türkiye’nin ürettiği milli firkateynler için gerekli olan kimi kritik sistemler de Almanya tarafından yollanmadı ve projeler kasıtlı olarak geciktirilmek istendi.
Son dönemlerde Eurofighter savaş uçakları konusunda da Almanya’nın tutumu sıkça tartışıldı. Bilindiği üzere bu savaş uçağı İngiltere, Almanya, İspanya ve İtalya'nın yer aldığı çok uluslu konsorsiyum tarafından üretiliyor.
Şirketin CEO’su geçtiğimiz aylarda yaptığı açıklamada, “Türkiye’ye yapacağımız satış Almanya tarafından engellendi” açıklamasında bulunmuştu.
Son olarak Almanya ve Siemens nedeniyle yaşanan gecikmelere karşı nasıl bir yol izlendiğini de aktaralım. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Rusya Devlet Nükleer Enerji Kuruluşu Rosatom'un Akkuyu’daki kritik ekipmanları Çin’e sipariş ettiğini duyurdu.
Aslında konuyu yakından takip edenler için bu gelişme sürpriz sayılmaz. Çünkü Rus şirketin yetkilileri daha önce de benzer açıklamalarda bulunmuştu.
Projenin İnşaat ve Üretim Organizasyonu Direktörü Denis Sezemin, temmuz ayındaki röportajında “Şartlar ne olursa olsun proje takvimine uymamız gerektiği düşüncesiyle Siemens tarafından gönderilmeyen parçaların siparişini Ocak 2024’te Çin’e verdik” bilgisini paylaşmıştı.
Her biri 1200 megavat olmak üzere toplam 4 reaktörden oluşacak Akkuyu NGS'nin birinci ünitesinde ilk test elektriğinin bu yıl üretilmesi hedefleniyor. Birinci ünitenin ardından diğer reaktörlerin de birer yıl arayla devreye alınması bekleniyor.
Akkuyu’daki santral tam kapasiteyle devreye girdiğinde Türkiye'nin elektrik talebinin yüzde 10'unu tek başına karşılayacak. İşletme ömrü ilk etapta 60 yıl olarak planlansa da bu sürenin 20 yıl daha uzatılma imkanı bulunuyor.
Projenin Türkiye için sağlayacağı katkı yaklaşık 50 milyar dolar olarak hesaplanıyor. Şantiye sahasında 25 binden fazla kişi çalışıyor. Çalışanların yüzde 80’i Türk. Tesiste 600’ü aşkın Türk mühendis de ter döküyor.
Sıfır emisyonla, çevreye zararlı sera gazı salımı yapılmadan kesintisiz bir şekilde elektrik üretilebilecek. Tesis tam kapasite çalıştığında yıllık 35 milyar kWh elektrik üretimi gerçekleşecek ki bu rakam Akkuyu Nükleer Santrali’nin Ankara ve İzmir’in toplam elektrik ihtiyacını tek başına karşılayabileceğine işaret ediyor.
Bilindiği üzere Türkiye, Sinop ve Trakya’da da büyük ölçekli nükleer enerji santralleri inşa etmeyi planlıyor.