TRT HABER’den Salih Kaya, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Kuzey Kore ve Vietnam ziyaretlerini değerlendirdi.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 24 yıl sonra gerçekleştirilen Kuzey Kore ziyareti ve Temel İlkeler Anlaşması’nın 30. yıldönümü kapsamındaki Vietnam ziyareti, Asya’daki güç dengesi için birçok yeniliği beraberinde getirdi.
Kuzey Kore ziyaretinin zamanlaması oldukça manidar. Devlet başkanları düzeyinde bir ziyaretin 24 yılın ardından gerçekleşmesi, bir o kadar ilginçken; bu ziyaretin Ukrayna Barış Konferansı’nın hemen ardından gelmesi, ziyaretin sadece bölge özelinde değil, aynı zamanda Rusya’nın güvenlik vizyonuyla doğrudan ilişkili olduğunu gösteriyor.
AP seçimleri sonrası, AB ülke liderleri ve kanaat önderleri, seçimlerin Rusya - Ukrayna Savaşı’nın gidişatını etkilemeyeceğini dile getiriyor. Bu tepki sonrası Putin, bir kara gücünün en doğal tepkisini veriyor. Batı sınırları tehdit altındayken ve savaşın uzun süreceğine ilişkin açıklamalar ardı ardına gelirken Putin, doğu sınırlarını güvence altına almaya çalışıyor. Ziyaretin gündem maddelerine bakıldığında askeri iş birliği ve nükleere ilişkin konularda ortaklığın yer alması, Putin’in izlediği politikanın belirgin işaretleri olarak karşımıza çıkıyor.
Kuzey Kore ziyaretinin hemen ardından gerçekleştirilen Vietnam ziyareti, Putin’in izlediği siyasetin sadece Ukrayna Savaşı’yla sınırlı olmadığı anlamına da geliyor. Vietnam ziyaretinde Rusya ve Vietnam arasında imzalanan 15 anlaşma, bu ziyaretin sadece güvenlik amaçlı olmadığına da işaret ediyor. Anlaşmalar arasında güvenlikten ekonomiye geniş bir yelpaze iş birliğinin yer alması, Rusya’nın Batı dünyası Ukrayna’da saplanıp kalmışken izlediği büyük stratejiyi gözler önüne seriyor.
Putin’in Vietnam’da gerçekleştirdiği basın toplantısı tarihi bir kavşak niteliğinde. Verilen demeçler, sadece diplomatik bir kaygıyla verilmiş demeçler değil. Her kelime, her cümle Rusya’nın dünya görüşünü olabildiğince yalın bir biçimde yansıtıyor. Konuşmanın bütünü 2007 Münih Güvenlik Konferansı kadar uyarıcı nitelikte olmasa da Asya’da yeni bir yapı kurulacağının ayak izlerini de barındırıyor.
Konuşmada öne çıkan iki nokta var. Bunlardan ilki, Asya’da bölgesel güvenlik mimarisinin inşası. 2011’de ABD Başkanı Barack Obama’nın dillendirdiği “Asya Pivotu” politikası sonrası, ABD’nin bölgeye verdiği önem her geçen gün artıyor. İzlenen politikaysa Soğuk Savaş’ta izlenen politikanın bire bir kopyası: Çin ve Rusya’nın çevrelenerek bölgede bu iki devletin etkisini kırılması. 2017’de yeniden canlandırılan QUAD ve 2021’de ortaya çıkan AUKUS, ABD’nin kurgulamak istediği güvenlik mimarisinin ilk adımları. Çin, ekonomik girişimlerle Amerikan barikatını kırmaya çalışırken; Rusya, 2014’ten bugüne yakın çevresiyle cebelleşiyor. Vietnam ziyaretinde Putin’in bölgede sağlam bir güvenlik mimarisinin inşa edilmesi gerektiği sözleriyle artık Rusya’nın da bölgede olduğunu anlamalıyız.
Konuşmada öne çıkan ikinci nokta ise bloklaşmaya yer verilmemesi gerektiği vurgusu. Bu nokta oldukça önemli. Rusya, Soğuk Savaş’ta olduğu gibi iki kutuplu bir dünya öngörmüyor. Rusya’nın tahayyül ettiği dünya, sadece Çin ve ABD’nin merkezde yer aldığı bir dünyadan ziyade her kıtadan güç merkezlerinin uluslararası siyasette özgül ağırlıklarının olduğu bir dünya. Batı’da dillendirilen bu tez Putin tarafından çürütülüyor. 2022’den beri, iki kutuplu dünya düzeni satrancına hazırlanan Batılı siyasetçiler, taşlarını yeniden konumlandırmak durumda.
GELECEKTE NELER OLABİLİR?
Savaşın zayıflatacağı düşünülen Rusya, 2022’den daha güçlü bir pozisyonda. Uygulanan ambargolara rağmen ekonomik büyüklüğü artan bir Rusya, artık sadece askeri bir güç olarak değerlendirilmemeli. Gelişen ekonomik güçle beraber uykuda olan diplomatik bağlar da yeniden canlandırılıyor.
Rusya’nın Doğu Asya satrancına oturmasıyla beraber oyunun gidişatı da değişti. Bölge devletleri artık sadece ABD ve Çin’e değil, Rusya’ya da yüzlerini dönecekler. Rusya’nın oyuna girişi bölge devletleri kadar, ABD için de büyük bir sürpriz. Ukrayna’da bataklığa saplanılacağı farz edilen bir aktörden, çok kutuplu dünyanın önde gelen sözcüleri arasında yer alan Rusya, diğer bölgelerde de daha aktif rol oynayacaktır. Bu durumda da ABD ve müttefikleri, gömüldükleri satranç tahtasını bir kenara bırakıp, Rusya'nın kurduğu yeni oyunu da öğrenmek zorundalar.