TBMM Genel Kurulu'nda Milli Savunma Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın 2025 yılı bütçelerinin görüşmeleri sürüyor.
Milli Savunma Bakanlığı bütçesine ilişkin söz alan İYİ Parti Adana Milletvekili Ayyüce Türkeş Taş, 22 Ekim'de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin teröristbaşı Abdullah Öcalan'ın Meclis'te konuşmasına ilişkin yaptığı çağırıyı eleştirirken yakın dönemde Suriye'de yaşanan gelişmelere ilişkin de açıklamalarda bulundu. Türkeş Taş'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Terör örgütü başını teröristlikten çıkarıp siyasal zemine sokma girişimlerinde bulunmak en büyük ihanet"
"Türkiye’ye büyük bedeller ödeten, en az bin yıldır bu imparatorluk çukur coğrafyada bir ve beraber yaşayan Türk milletini bölme plancılarının aparatı olan PKK terör örgütünün başı bebek katili caniyi muhatap almak ve onu teröristlikten çıkarıp siyasal zemine sokma girişimlerinde bulunmak bu büyük millete yapılacak en büyük ihanettir. Gazi Meclis’te ondan gelen mesajların borazanlığını yapmayı, Türk devletine ve Cumhurbaşkanı’na teröristbaşı üzerinden kahramanlık senaryoları çizmeyi kesinlikle reddediyoruz. Türk milliyetçilerini bu ihanetin baş aktörü, olmazsa olmaz taşeronu haline getirmeye yeltenenlere Başbuğ Türkeş’in sözü ile seslenmek istiyorum: ‘Sizin yedi sülaleniz gelse buna gücünüz yetmeyecektir, asla.’ Hiçbir devlet, teröristi veya terör örgütünü muhatap almaz. Terörü bitirecek tek şey vardır, o da güçlü, kararlı ve itidalli terörle mücadele politikalarıdır.
"Ayn El-Arab’ın teröristlerden arındırılarak PKK devleti projesinin akamete uğratılması sağlanmalı"
Komşumuz Suriye’de yaşananları görüyoruz. Millet fikrini tanımayan yerel aktörlerin, yani ortak kimlik ve aidiyet duygusunun eksikliği ile etnik ve mezhebe dayalı farklılıkların güç mücadelesi bir devletin sonu oldu. Ortak bir millet bilinci olmazsa farklı gruplar kendi menfaatlerini ön plana çıkarır ve milli birlik zayıflar. Bu da dış güçlerin manipülasyon ve müdahalesine açık bir ortam yaratır. Mart 2011’de Suriye savaşının başlamasıyla beraber merkezi otorite boşluğundan faydalanan PKK, Suriye’nin kuzeyindeki bölgeleri işgal etmeye başlamıştır. PKK işgal ettiği bölgelerde stratejik göç mühendisliği yaparak Suriyeli Arapları ve Türkmenleri Türkiye’ye sürmüş, bir PKK devletinin nüfus altyapısını oluşturmuştur. Emperyalizm eliyle Suriye’nin neredeyse yarısını işgal etmiş olan PKK’nın batıda Akdeniz, doğuda Irak-Sincar bağlantısını kesecek bir müdahalede bulunmak zaruridir.
Münbiç’ten başlayarak güvenlik sahasının Tapka, Rakka, Haseke bölgesini kesecek şekilde genişletilmesi Ayn El-Arab’ın teröristlerden arındırılarak PKK devleti projesinin akamete uğratılması sağlanmalıdır. Barzanistan ve YPGistan’ın birbiriyle ilişkisi kesilmeli, böylelikle kurulması muhtemel olan teröristanın da önü kesilmelidir. Türkiye, Suriye’deki savaştan en çok zarar gören ülkedir. Diliyoruz ki barıştan da zarar görmez. Bölgedeki Türkmen varlığı mutlaka korunmalıdır. Hiçbir ülkenin toprağında hiçbir zaman gözümüz olmamıştır ancak şu anki koşullar altında Suriye’deki en büyük ikinci unsur olan Türkmenlerin yeni Suriye’nin kurucu unsuru olmaları ve anayasal statüye kavuşturulmaları elzemdir. Türkiye’yi tarihi sorumluluklar beklemektedir."
"Teamüllerin terk edilmesi siyasilerden medet ummaya sevk ederek ordunun siyasallaştırılmasına yol açar"
15 Temmuz darbe girişiminin ardından kapanan askeri okul ve hastanelere ilişkin de konuşan Türkeş Taş, askeri okul ve hastanelerin yeniden açılarak Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanması gerektiğini belirtti. Türkeş Taş şöyle konuştu:
"15 Temmuz sürecinde alelacele çıkarılan kararname ile TSK’ya kurmay subay yetiştiren Harp Akademileri, Harp Okulları ve Astsubay Meslek Yüksekokulları’nın kaynağını teşkil eden askeri liseler ve astsubay hazırlama okulları kapatılmış, söz konusu askeri eğitim ve öğretim kurumlarının yerine Milli Savunma Üniversitesi kurulmuştur. Böylece Osmanlı döneminde kurulan ve Genelkurmay Başkanlığı kuruluşunda TSK’nın kurmay subay ihtiyacını karşılayan orduya subay ve astsubay yetiştiren 200 yıllık kurumların varlığına son verilmiştir. ABD ve NATO ülkelerindeki örneklerinin aksine lider personel yetiştiren bu kurumların başına askeri nosyona sahip olmayan sivil rektörlerin TSK’nın köklü geleneklerine rağmen atanması, onlara yıllar süren eğitim, başarı ve liyakat sonucu anca elde edebilecek general rütbesiyle muamele edilmesi bizleri derin endişelere sevk etmektedir.
Sivil üniversite ve personelin askeri eğitim kurumlarında daha fazla entegre edilmesi belli alanlarda büyük katkılar sağlayabilir ancak bu kurumların sivilleştirilmesi derecesine varmamalı ve var olan köklü teamüller hafife alınmamalıdır. Silahlı kuvvetlere personel yetiştiren kurumlar, bilimsel tartışmayı ve kürsü özgürlüğünü her şartta merkeze alan kurumlarmış gibi organize edilemez. Teamüllerin terk edilmesi; rütbe, terfi, tayin gibi konularda askerlerin liyakatlarını artırmaktan ziyade siyasilerden medet ummaya sevk ederek ordunun siyasallaştırılmasına yol açar. Ordunun içine siyasetin girmesi sonucu 600 yıllık devletimiz sona ermiş, sonrasında yine ordumuzdan Harbiye eğitimi almış bir bozkurt çıkmış, ‘Ya istiklal ya ölüm’ diyerek Türk devletini tekrar ayağa kaldırmıştır. Askeri eğitim kurumlarının kuvvet komutanlarınca Genelkurmay Başkanlığı denetim ve kontrolüne tekrar yapılandırılması ve kapatılan askeri liselerin ivedilikle yeniden açılması gerektiğinin düşünüyoruz.
"GATA'nın tarihi hafızası ve kurumsal kapasitesi yok olmayla karşı karşıyadır"
Ordusu ve askeri olan her ülkenin askeri sağlık sistemi bulunmaktadır ama bizde bu sistem yine 15 Temmuz’daki darbe girişimi sonrası bozulmuştur. GATA ve askeri hastaneler Sağlık Bakanlığı’na devredilmiştir. Türkiye’ye modern tıbbı getiren, köklü bir geçmişe sahip bu kurumun tarihi hafızası ve kurumsal kapasitesi yok olmayla karşı karşıyadır. Tamamen yok olmadan bu konuda somut adım atılmalı, Sağlık Bakanlığı’na devredilen GATA başta olmak üzere askeri hastaneler, TSK Rehabilitasyon Merkezleri, askeri dispanserler ve revirler Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanmalıdır."