İYİ Parti Grup Başkanvekili Buğra Kavuncu, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’nun bütçe görüşmelerinde milletvekillerine yönelik kullandığı ifadelere tepki gösteren Kavuncu, şöyle konuştu:
"Maalesef iktidarın biz yaşanan ve sorulan sorulardan kendilerine yapılan değerlendirmelerden, tespitlerden dolayı rahatsız olduğunu gösterdikleri tepkilerden de hakikatlerden kopuk, bu hakikatleri duymak istemeyen inkar ve ret politikasını sürdürdüğünü görmekteyiz. Bunun zirvesini biz dün gördük. Artık kendisine hakaret ederek muhalefete hatta Meclis'e hakaret ederek savunmaya kalkan bir Bakan'la karşı karşıya kaldık. Dün Sağlık Bakanı için çok zor bir gündü. Sağlık Bakanı'yla ilgili yeni doğan çetesinden dolayı birçok konu gündeme geldi. Sağlıkla alakalı vatandaşlarımızın çektiği sıkıntılar gündeme geldi. Aile hekimlerinin yaşadığı problemler gündeme geldi. Hastanelerde kuyruklarda bekleyen vatandaşlarımızın sıkıntıları gündeme getirildi. Sağlık Bakanı için de zor bir gündü. Muhalefette haklı olarak birçok soruyu kendisine sordu ve birçok tespitte bulundu. Ama buna karşı verilecek tavır, cevap, gösterilecek reaksiyon şudur çıkar dersiniz ki; 'yanlış biliyorsunuz. Tespitleriniz doğru değil.' Çıkıp da millet iradesinin tecelli ettiği TBMM'ye kendisine soru soran milletvekillerine 'mitoman' demek nedir Allah aşkına? Kabul edilebilir bir yaklaşım değildir. Mitoman ya da patolojik yalancı dürtüler sonucunda veya alışkanlıktan dolayı sürekli kronik bir şekilde yalan söyleme davranışına literatürlerde verilen isim. Bu büyük bir hakarettir. Bu millete yapılmış bir hakarettir.
"Görmüyorlar, duymuyorlar, duymak istemiyorlar"
Niye sokağa çıktığınızda insanların büyük çoğunluğundan adalete karşı güvenin ciddi şekilde tahrip olduğunu duyarsınız? Çünkü insanlar duyuyor, görüyor ve birçoğu da yaşıyor. Mesela İsrail politikasını eleştiren, protesto eden gençlere yapılan muamele. Dün bu da konu oldu. Ve burada da bir inkar gördük biz. Bu çocukların vermiş olduğu dilekçeler var. Avukatlarına teslim ettikleri, yaşadıklarını anlatan belgeler var. Onları okuduğunuzda bunu nasıl inkar edebilirsiniz? Bir başka konu mülakatta yapılan adaletsizlikler. Mülakat kaldırılmadığı gibi mülakatla alakalı yapılan adaletsizlikler artık sokaklara yansıdı. Ulaştırma Bakanı'na bakarsanız dünyanın neredeyse en düşün internet hızına sahip olduğumuzu kabul ettiremezsiniz. Yeni doğan çetesindeki durumu ve rezaleti Sağlık Bakanı'na kabul ettiremezsiniz. Enflasyonu ve faizlerin dünyanın neredeyse en yüksek orana ulaşmış ülke olduğunu da Maliye Bakanı'na kabul ettiremezsiniz. Asgari ücretin ki ülkenin neredeyse yüzde 50'si bugün asgari ücretle ayakta kalmaya çalışıyor. Asgari ücretin yaşama sınırının ve açlık sınırının altında olduğunu yine Maliye Bakanı'na kabul ettirmeniz mümkün değil. Enerji Bakanı'na da dünyanın yenilenebilir enerji konusunda en büyük potansiyellerinden birine sahip bu güzel ülkemizde ancak yüzde 10'unu kullanabildiğimizi de Enerji Bakanı'na da anlatamazsınız. Çünkü görmüyorlar, duymuyorlar, duymak istemiyorlar.
"Suriye'ye bakarken tamamen milli çıkarlarımızı göz önünde bulundurmalıyız"
Suriye en önemli gündem ve konu. Bizim bir kere şu tespiti net olarak yapmamız lazım; biz Suriye'ye bakarken tamamen milli çıkarlarımızı göz önünde bulundurmalı, Türkiye'yi Ankara'yı merkez alan bir yaklaşım içerisinde olmalıyız. Bir başka tespitte; Suriye'de olan bitenin adını net olarak koymamız lazım. Nedir? Diktatörce kendi halkına zulüm eden Esad rejiminin bitmesinin yıkılmasının temel sebebini iyi okumamız lazım. İsrail ile İran arasında artan gerilim, İsrail'in Lübnan'ı işgal, Ukrayna'nın Rusya tarafından işgal edilmesinden sonra orada yaşanan odak kaybı. Bütün bu gelişmeler Esad'ın devrilmesini tetikleyen ana unsurlar.
Dış politika ciddi iştir. Bakın ciddiye alınması gereken bir konudur. Esad devrilmeden bir gün önce Esad’la görüşme çağrısı yapma durumuna da düşebilirsiniz eğer hadiseleri cinsiyetle ve büyük bir dikkatle takip etmezseniz. Suriye'de 2011 yılından beri yaşanan trajedi milli devlet anlayışının burada oturmamasıyla alakalı. Yüzyılı aşkın zamandır türlü planlara rağmen bizi bir Irak, İran, Lübnan, Suriye yapmayan ana unsurun ne olduğunu fark etmeli ve ona sımsıkı sarılmalıyız. Birçok farklı mezhebi ve kimliği içerisinde barındıran ve millet duygusuna sahip olmayan, bölünmüş bir toplumun başına neler geldiğini biz komşularımızdan gördük. Düşman karşısında birlikte kan döküp, kardeş olmuş, büyük Türk milleti için, çok uluslu bir parçalanmışlık hayali kuranlara da bu yaşananların umarım ders olacağını, ders olduğunu görürüz."