TÜRK DÜNYASI

Bugün kuruldu sehpalar, bugün ölümü öldürdüler!

12 Eylül cuntacılarının 5 Haziran 1983'te idam ettikleri Halil Esendağ ve Selçuk Duracık'ın acıları hala dinmedi

Ülkücü Şehit Halil Esendağ kimdir? 

21 yaşında olan Halil Esendağ, Manisa’nın Saruhanlı kazasına bağlı Gözlet köyündendi. 3 Haziran tarihinde, hakkındaki idam cezasını sabaha karşı infaz edildiğine dair Radyo ve TV’den yayın yapılmasına rağmen polisler tarafından cezaevinden alınıp Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Burada, “itiraf” etmesi için iki gün boyunca akıl almaz işkenceler yapıldı ve 5 Haziran günü Buca Cezaevi’ne geri getirilip sabahın ilk saatlerinde asıldı.

Ülkücü Şehit Selçuk Duracık kimdir? 

Selçuk Duracık, Yugoslavya göçmeni bir ailenin çocuğu olup 22 yaşındaydı. Manisa’nın Turgutlu ilçesinde oturuyor, seyyar satıcılık yapıyorlardı. Polisler tarafından arandığını öğrenince  Emniyet’e giderek teslim olmuş fakat yargılandığı 12 Eylül’ün hukukunu uygulayan İzmir 2. Nolu Askeri Mahkemesi tarafından idam cezasına çarptırılmıştı. 3 Haziran günü, idam edildiğine dair haberler radyoda yayınlanırken İzmir Emniyet Müdürlüğü’nde işkence ile yeni ifadeler almaya çalışıyorlardı. İki gün sonra Buca Kapalı Cezaevi’nde sabaha karşı asılarak şehit edildi.

Selçuk Duracık'ın idam edilmeden önce yazdığı mektup...

"Bismillahirrahmanirrahim. Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla;

Devamlı var olan, O'ndan O'nunla varlıkta duran, varlığın başlangıcı olmayan...

Zatında, sıfatlarında ve işlerinde benzeri olmayan, yaratılmışların hiçbirine benzemeyen, Diri, Bilici, İşitici, Görücü , Gücü Yetici, Söyletici, Yaratıcı olmak, sıfatlarına sahip olan Allah u Teala'ya yarattıklarının sayısı kadar hamd-ü senalar olsun, "inşallah".

Bütün dualar ve iyilikler, O'nun Peygamberi ve en sevdiği kulu, velisi, insanların her bakımdan her güzeli, Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.) Efendimiz'e, yıldızlar kadar parlak olan sevgili aline ve ashabına bunları sevenlere, izlerinde gidenlere, İslamiyet'in muzafferiyeti için şehit düşenlere olsun, inşallah.

"Es-Selamü Aleyküm" Pek muhterem babacığım ve anneciğim. Gönül dolusu sevgi; hürmet ve hasretle kucaklaşır, muhabbetlerimle her iki ellerinizden öperim.

Ayrıca Hüseyin abime, Yüksel ve Gülsen kardeşlerime, muhterem dedeme, anneanneme, teyzeme, dayılarıma, yengelerime ve halalarıma ayrı ayrı selam eder, sevgi ve hürmet ile büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öperim. Cümle Ümmet'i Muhammed ile birlikte sizlerin de sağlık, sıhhat, saadet ve metanet üzere olmanızı Rahman ve Rahim olan Rabbimden can-ı gönülden niyaz ederim.

Muhterem babacığım ve anneciğim, bu mektubu son ebedi yolculuğumuz olan Allah'ın huzuruna çıkmadan önce yazmış bulunuyorum. Yüce Mevla'm sizlere sabır ve dayanma gücü versin. Benim ve sizlerin başına gelen her ne ise, Cenab-ı Mevla'mızdan gelmiştir. Onun için sabır edin, şükredin ki, geçmiş ve gelecek günahlarımız, Mevla'mın vermiş olduğu musibetlerle temizlensin.

Aksi halde sabır etmezsek, Mevla'mızın daha çok musibet belaları üzerimize gelir. Onun için hiç üzülmeyin. Çünkü Yüce Mevla'mız bir Ayet-i Kerime'de şöyle buyurmaktadır: "Kullarımdan birisine bedeninde veya malında veya evladında bir musibet yönelttiğim zaman, sonra da o da güzel bir sabır ile karşılarsa, kıyamet günü onun için mizam kurmak veya onun için defter açmaktan haya ederim." Durum böyle olunca bizlere güzel bir sabır ve şükretmek düşüyor.

Yine Yüce Rabbimiz "Ben musibetleri sevdiğim kullarıma veririm" buyurmaktadır. Böyle olmasaydı Yüce Peygamberimiz musibetleri vermezdi. Hatta Yüce Peygamberimize (S.A.V.) Efendimiz duasında şöyle diyor: Ya Rabb bana yakın ver ki, musibetler bana kolay ve hafif gelsin.

"Rivayet ediliyor ki, Süleyman (Aleyhisselamın) oğlu vefat etti, Süleyman (A.S.) bundan dolayı çok üzüldü. Bunun üzerine iki melek kendisine geldi. Birisi dedi ki: "Ben tohum ektim, biçecek zaman geldiğinde buradan bir adam geçti, ziraatımı mahvetti." Bunun üzerine Süleyman (A.S.) diğerine sordu: "Sen ne diyorsun?"

O da dedi ki: "Ben caddeden yürüyordum, ziraatın üzerine geldim. Sağa ve sola baktım ki, yol ziraatın önünden geçiyor." Süleyman (A.S.) ziraatın sahibine: "Neden yola ektin, bilmez misin, millet için yol gereklidir." Ziraat sahibine de: "Sen niye çocuğa üzülüyorsun, bilmez misin ki ölüm ahiret yoludur?" dedi Süleyman (A.S.) gafletini anladı, Rabbine tövbe etti.

İşte babacığım ve anneciğim, sizlerde sakın üzülmeyiniz. Yüce Mevla'mıza sabır ve şükrediniz. Bizim için böylesi daha hayırlıdır belki, bunu bilemeyiz. Mevlamız günahlarımızı affeylesin inşallah.

Peygamberlerden bir tanesi Rabbine şikayette bulunarak dedi ki; "Ya Rab... Mümin kulun sana itaat ediyor. Günahlardan uzaklaşıyor, sen ondan dünyayı alıyor, ona bela veriyorsun. Kafir kulun günahkar oluyor. Sen ondan belayı uzaklaştırıyorsun. Dünyayı onun için yayıyorsun. Bu nasıl olur?.. Bunun üzerine Cenab-ı Hak, o peygambere vahy göndererek, buyurdu: "Kullar benim. Bela da benimdir. Her birisi benim hamdimde tesbih eder. Mümin kulumun üzerinde günahlar olur. Ben dünyayı ondan alır, belayı veririm.

Bela o kulun günahlarının kefareti olur. Ta ki, benim huzuruma gelinceye kadar. Huzuruma geldiğinde de sevaplarının mükafatını ona veri-rim. Kafirin de sevabı olur. Onun rızkını genişletirim. Belayı ondan uzaklaştırırım. Sevaplarının mükafatını dünya ile ona veririm. Ta ki, benim huzuruma gelinceye kadar. O zaman da günahları ile cezalandırırım."

İşte böyle babacığım ve anneciğim. Sizler ne kadar çok sabrederseniz, ben de ebedi istirahat hanemde huzurlu ve rahat olurum, inşallah. Bir Hadis-i Kutsi'de şöyle buyrulmaktadır: "Ey insanoğlu! belama sabreden benden razı olmuş olur. Sabretmeyen, nimetlerime kanaat getirmeyen kendine başka "Rabb" arasın. Ey insanoğlu! Belama sabreden benden razı olur."

Sizlerin sabredeceğini biliyorum. Eğer beni biraz seviyorsanız sakın ağlamayınız, üzülmeyiniz, Çünkü Peygamberimiz bir Hadis-i Şeriflerinde şöyle buyuruyor: "Ölümü üzerine yas tutulan kimse, kıyamet gününde bu yüzden azaba uğratılır."

Sizler de benim azap, görmemi istemiyorsanız sakın ağlamayın ve yas utmayın, beni ebedi istirahat hanemde rahatsız etmeyin. Dualarınızla beni rahatlatın. Sizler ne kadar sabrederseniz beni o kadar sevindirmiş olursunuz. Dualarınız için şimdiden Allah (c.c.) sizden razı olsun, "İnşallah". Muhterem babacığım ve anneciğim... Yüce Mevla'mız nasip et ki, sizleri son olarak görmeyi biz aciz ve garip kullarından esirgemedi. Sizlere ziyaretle söylemek nasip olmayan helalleşmemizi artık burada yazmak istiyorum.

Canım babacığım ve anneciğim, biliyorsunuz ki, babanın ve annenin hakkı evlatlar üzerinde çok büyüktür. Ben oğlunuzu bu yükten kurtarın ve hakkınızı helal ediniz ki, bizler de Mevla'mızın huzurunda perişan olmayalım. Ayrıca dedem, anneannem, teyzem, dayılarım, yengelerim, halalarım, Hüseyin abim, kardeşlerim Yüksel ve Gülsen de üzerimde olan haklarını helal etsinler. Beni soran, seven akraba ve Müslüman kardeşlerimizle de benim için helallesin. Beni bu büyük yükten kurtarın. Benim hakkım varsa hepinize helal olsun.

Muhterem babacığım ve anneciğim, Cenab-ı Mevlamız sırasıyla hepimizi huzuruna alacak. Sizler sabr ve şükrederseniz, orada inşallah beraber olacağız. Yüce Rabbimiz cümle ümmeti Muhammed ile birlikte bizleri de dergahına kabul, rızasına mazhar, yüce Peygamberimiz (S.A.V.) şefaatine nasip edip, ebedi saadete ulaşmak nasip eylesin inşallah.

Muhterem babacığım ve anneciğim, burada aciz satırlarıma ve mektubuma son verirken Cenab-ı Allah (c.c.)'m rahmeti, mağfireti, af, feyz ve bereketi, yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.) Efendimizin şefaati sizlerin ve cümle ümmetinin üzerine olsun, inşallah. Allah (c.c.)'a emanet olunuz.

Ölüler için yapılan dualar, nurdan yapılmış tabakalarla onlara takdim edilir. (Hadis-i Şerif)

Ölümü üzerine yas tutulan kimse, kıyamet günü bu yüzden azaba uğratılır. (Hadis-i Şerif)

Ölüye, kendisinin üzerine yas tutulması sebebiyle, kabirde azap olunur. (Hadis-i Şerif)

Yüce Rabbimize kavuşuyoruz. Onun için bizler üzülmüyoruz. Sizler de üzülmeyin."

Aciz ve garip oğlunuz

SELÇUK DURACIK

Haziran 1983