Diyanet İşleri Başkanlığınca düzenlenen 7’nci Din Şurası’nın açılışı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın katılımıyla gerçekleşti. Diyanet İşleri Başkanlığının, günümüzde zamanın idrakinde olarak, teknolojinin tüm imkanlarını hizmete dönüştürmeye gayret ettiğini belirten Erbaş, 6’ıncı din şurasında alınan 37 maddelik kararda ortaya konulan hedeflerin yüzde 95 oranında gerçekleştrildiğini ifade etti. Erbaş, "Bizler her zamanda ve zeminde tüm insanlığın huzuru için çalışmayı yaratılış gayemiz biliyoruz" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da yaptığı konuşmada, Bağdat, Şam, Kahire, Buhara, Semerkant, Gırnata, Kurtuba, Konya, Bursa ve İstanbul'un asırlar boyunca dünyaya istikamet çizen ilim ve medeniyet merkezleri olduğunu belirtti. Erdoğan, şunları söyledi:
'Batı'nın kan, gözyaşı, katliam, soykırım ve sömürüye dayanan ilerlemesi doğunun ilahi ve insani medeneiyetini boğmak için geçici bir dönem üstünlüğü eline geçirmiştir. Ama bizim medeniyetlerimizi ele geçiren ruh ve öz ilk günkü gibi tazeleğini muhafaza etmektedir. Gün gelecek kutsalı ve insanı dışlayan ilerleme dönemlerinin parantezi er ya da geç kapanacak, batı uygarlığı büyük bir gürültüyle çökerken sahip olduğumuz ruh ve öz ile bizim ilahi ve insani aşk medeniyetimiz daha da güçlü olarak tekrar şaha kalkacaktır.
Şu hususu özellikle vurgulamak istiyorum; biz, kendi kodlarımızla, kendi medeniyetimizin yeniden inşasına ne kadar inanıyorsak medeniyetimizin tekrar dirileceğine de o derece inanıyoruz. Müslümanların kendi ruh kökleriyle irtibatı uygar dünyayı rahatsız etmekte, o ruh kökünü yıpratmak ve kopartmak için asırlardır Müslümanlara sadece fiilen değil, manen ve fikren de saldırılmaktadır. Bu saldırıların son asırda büyük ivme kazandığını, son yıllarda ise adeta zirve noktasına ulaştığını burada hatırlatmak durumundayım.
Günümüzde İslam'ın nuru ve aydınlığına, imanımıza, değerlerimize, yani biz biz yapan kodlarımıza, ruhumuza, özümüze yönelik çok yoğun, çok kapsamlı, her zamankinden daha planlı ve sinsi bir saldırı söz konusudur. Filistin’de, Gazze’de, Lübnan’da ve diğer islam beldelerinde katliam yaparak Müslümanların soyunu kurutmaya çalışanlar apaçık ortadadır. Oysa küresel ölçekte Müslümanlara ve İslami değerlere saldıran gizli, sinsi düşman Gazze’dekinden çok daha fazla etki ve hasar bırakmaktadır. O sinsi ve gizli düşman her yolu ve yöntemi kullanmakla birlikte en çok da medya ve son dönemde sosyal medya ile savaşını yürütmektedir.”
''Dijital dünyanın küresel ölçekte tüm değerleri tahrip ederken, Müslümanları ve özellikle de ehli sünnet akayidini doğrudan hedef noktasına koyduğunu'' dile getiren Erdoğan, günümüzde çocukların; ailenin, öğretmenin ve mahallenin talim ve terbiyesinden ziyade dijital medyanın talim ve terbiyesine maruz kaldığını ifade etti.
Dijital tekno kültürü yönetenler ve yayanların bir taraftan ciddi paralar kazandığını, diğer taraftan da kendi fikir, inanç ve yaşam tarzlarını yeni nesillere aktardığını ifade eden Erdoğan, ''Dijital hareket yer yüzündeki tüm semavi dinleri, özellikle de İslam'ı hedef alıp yıratmak suretiyle yeni bir yapay din oluşturma gayreti içindedir. Ne yazık ki bu yapay dinin muntesipleri de küresel ölçekte gittikçe artmaktadır. Yapılması gereken; ilk olarak, 7’nci Din Şurası'nın da ana temasını oluşturan dijitalleşen dünyada diyanet hizmetleri yeniden değerlendirilmelidir. İkinci, dijital inanç sistemleri karşısında Müslümanların tüm değerleriyle korunabilmesi için acil önlemler alınmalı ve hayata geçirilmelidir'' dile konuştu.
Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
''Özellikle Türkleri, Kürtleri ve Arapları bir arada tutan ortak dinimiz, kıblemiz ve inançlarımız ve ideallerimizdir. Coğrafyamızdaki birlik ve huzuru bozmak isteyenler doğrudan doğruya inancımıza saldırmaktadır. İslam'a ve Müslümanlara yönelik saldırıların ateizm, deizm ve şamanizm gibi maskelerle kendilerini gizlediklerine tanık oluyoruz. Bir dönem Ali'siz Alevilik fitnesi üzerinden yürütülen kampanyaların gayesi ile son dönemde gündeme getirilen İslamsız Türklük furyasının gerisinde aynı emeller vardır. İslam varsa, Türk vardır, Kürt vardır, Arap vardır. İslam varsa aile, ahlak, edep ve haya vardır, vatan vardır, hürriyet vardır. Hepsinde öte İslam varsa Türkiye vardır.''
Son yıllarda filmler, dizler ve programların aile, dini değerler ve dindarları hedef aldığını öne süren Erdoğan, şöyle konuştu:
''Tek tük ve istisnai olumsuz örnekler üzerinden suimisal yapılarak bütün dindarlara hakaret edilmekte; vakıflar, dernekler, tarikatlar ve dini müesseseler linç edilmektedir. Dindarlar ve dini değerler yıpratılmaktadır. Sarıklı, sakallı, başörtülü, çarşaflı ve cüppeli vatandaşlarımıza ahlaksızca saldırılmakta, itibar suikastleri düzenlenmektedir.
Tıpkı 28 Şubat dönemindeki gibi belli toplum kesimlerimiz adeta öcü gibi gösterilmekte, tahkir ve tahrik edilmektedir. Buna sessiz, tepkisiz kalmamız mümkün değildir. Siyasi hayatımızın bütün safhalarında desteğini, duasını, hatta 15 Temmuz gecesi olduğu gibi canlarını bizden esirgemeyen insanlarımızın sırf inancı ve dış görünüşü dolayısıyla aşağılanmasına, birkaç kendini bilmezin reyting savaşına meze yapılmasına müsaade edemeyiz.
Açık ve net söylüyorum: Toplumun çimentosu olan mukaddesatımıza yönelik bu tür girişimler milli güvenlik sorunudur ve RTÜK başta olmak üzere ilgili kurumlarımız, bu konularda hızlı tedbirleri devreye almalıdır. 2024 Türkiye’sinde 28 Şubat’ı hortlatmaya çalışanlara göz yummayız, böyle bir atmosferin oluşmasına da asla fırsat vermeyiz.''
''Sivil dini yapıların, kendi içlerinde ya da kendi aralarında yaptıkları münakaşaların, toplumda bu müesseselere karşı güveni aşındırdığını'' ifade eden Erdoğan, ''sivil dini yapıların bu yolla yıpratılmasının birtakım sapık oluşumlara zemin hazırladığını, kötü örneklerin toplumda umudun kararmasına sebep olduğunu'' kaydetti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyyip Erdoğan, "Din adamlığıyla şovmenlik aynı kisvede bulunamaz. Şöhret hastalığı, samimiyetin, hüsnüniyetin ortadan kalkmasına neden olur, bunun vebali ağırdır" diye konuştu.