Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yeni yasama yılının açılışında yaptığı konuşmada,İsrail'in Gazze ve Lübnan'a saldırılarına değinerek, ''İşgal, terör, saldırganlık hemen yanı başımızdadır. 'Türkiye bu işlere karışmasın, tarafsız olsun' diyenlere sesleniyorum. Özellikle 'Hamas bir terör örgütüdür' diyenlere sesleniyorum; böyle bir katliam şebekesi karşısında, zerre miskal vicdan taşıyan hiç kimse sessiz kalamaz. 'Vadedilmiş topraklar' hezeyanıyla hareket eden İsrail yönetiminin, tamamen dini bir fanatizm ile Filistin ve Lübnan’dan sonra gözünü dikeceği yer, açık söylüyorum, bizim vatan topraklarımız olacaktır. Filistin, Lübnan güvende değilse, kendinizin güvende olabileceğine gerçekten inanıyor musunuz" dedi.

TBMM, iki aylık aranın ardından yasama çalışmalarına yeniden başladı. 28. dönem 3. yasama yılı açılış konuşmasını yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yeni anayasa çağrısı yaparak 82 Anayasası'nın miadını doldurduğunu ifade etti. İsrail'in Filistin ve Lübnan'a yönelik saldırılarına yönelik de tepki gösteren Erdoğan, bu soruna Türkiye'nin kayıtsız kalmasının mümkün olmadığını söyledi.

Milli Güvenlik Kurulu (MGK) bildirisinde Lübnan'a tam destek Milli Güvenlik Kurulu (MGK) bildirisinde Lübnan'a tam destek

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

"Yeni yasama yılının uyum, uzlaşma, karşılıklı anlayış ve hoşgörü içinde hayırlı, bereketli, verimli bir yıl olmasını temenni ediyorum. Çatısı altında olsuğumuz TBMM 23 Nisan 1920'de açılmış, Polatlı'dan top sesleri yankılanırken milli mücadeleyi sevk ve idare etmiş, İstiklal harbimizi zafere taşımış, 29 Ekim 1923'te de cumhuriyetimizi kurmuştur. Türkiye demokrasi tecrübesi olarak asırlara dayanan bir birikime sahiptir. Şunu ifade etmeliyim ki, onlarca devlet kurmuş milletimiz 11.yüzyılda kurulan Büyük Selçuklu Devleti'nden bugüne kadar süren kesintisiz devlet tecrübesiyle dünya üzerindeki istisnai milletlerden biridir. Bölge ülkeleriyle kıyaslandığında parlamento tecrübemiz de 1876 gbi oldukça erken bir dönemde başlamış, zaman zaman kesintiye uğrasa da günümüze kadar gelmiştir. Meclisimiz daha nice seneler halkımıza hizmet edecektir. Meclis'imiz Gazi ünvanını bileğinin gücüyle kazanmıştır. Yine 15 Temmuz gecesi işgal kuvvetleri tarafından ele geçirilmeye çalışan ve bombalanan Meclis'imiz milletvekillerimizin kahramanca direnişi sayesinde hem milletimize cesaret vermiş hem kendisini savunmuş böylece Gazi ünvanını bir kez daha teyit etmiştir. 

"Türkiye’ye kaybettirerek siyaset yapılmaz, millete faydalı olunmaz"

Her zaman söylüyorum; bizim bir tane gündemimiz var o da vatandaşımızın refahını ve alım gücünü kalıcı biçimde artırmaktır. Ne yapıyorsak sadece bunun için yapıyoruz. Hangi özveride bulunuyorsak, bunun için bulunuyoruz. Yakın çevremiz istikrara kavuştukça, inşallah biz de rahatlayacak, çok daha iyi yerlere geleceğiz. Şu hususu büyük bir memnuniyetle vurgulamak isterim; Kovid-19 salgınıyla başlayan, bölgemizdeki savaşlarla devam eden, asrın felaketinin de etkisiyle sarsılan makro dengeleri hızla iyileştiriyoruz. Türkiye’yi yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla kaliteli büyütme stratejimizi uygulamaya devam edeceğiz. Her fırsatta ifade ettiğim gibi ekonomi programımıza katkı sunacak her türlü öneriye açığız. Ancak uyguladığımız programa olan inancı zayıflatmaya dönük söylemleri tasvip etmiyoruz. Kabul edelim ki eleştiri ayrıdır, ekonomik tetikçilik ayrıdır. Türkiye’ye kaybettirerek siyaset yapılmaz, millete faydalı olunmaz. Türkiye’nin ve 85 milyon vatandaşımızın menfaati söz konusu olduğunda siyasi rekabeti bir tarafa bırakmamız gerekiyor.

"Hitler nasıl durdurulduysa, Netanyahu da öyle durdurulacak"

İsrail’in Filistin’de, Gazze’de yaklaşık bir yıldır yürüttüğü terör ve soykırım, bugünlerde maalesef Lübnan’a uzandı. Dün işgal güçleri, Lübnan topraklarına karadan girdiğini duyurdu. İsrail, bir yandan Gazze’de soykırım yaparken, bir yandan Lübnan’a terör saldırıları yaparken, aynı anda bölge ülkelerini de kendi ateşine çekmek için her yola başvuruyor, her türlü provokasyonu deniyor. Burada iki hususun altını çizmek mecburiyetindeyim; ne yazık ki, bütün bölgeyi ateşe atmayı amaçlayan, Gazze’de, 17 bini çocuk olmak üzere 42 bin insanı katleden, şimdi de Lübnan’da katliama başlayan İsrail, dünyadan gerekli ve yeterli tepkiyi almamaktadır. Bunu, geçen hafta, İsrail saldırganlığının önüne geçmesi gereken Birleşmiş Milletlerin Genel Kurulu’nda da açık ve net şekilde ifade ettim. İsrail devleti, Netanyahu isimli bir Hitler özentisinin idaresinde, sadece son 51 haftada, insanlığa karşı tüm suçları pervasızca işlemiştir. Soykırım, katliam, ırkçılık, ayrımcılık, taciz, tecavüz, işkence, etnik temizlik, gazeteci öldürme, ifade özgürlüğünü yok etme, ibadethaneleri, hastaneleri, okulları bombalama dahil insanlığa karşı işlenebilecek ne kadar suç varsa, tamamı defalarca işlenmiştir. Gözünü kin ve nefret bürümüş bir cinayet şebekesinin elinde Gazze, 42 bin masum insanın katledildiği büyük bir “imha kampına” dönüşmüştür. Bu önemli günde şunu bir kez daha açık açık söylemek isterim; ne yaparsa yapsın İsrail, er ya da geç durdurulacak. Kendini dev aynasında gören Hitler nasıl durdurulduysa, Netanyahu da öyle durdurulacak.

"Filistin, Lübnan güvende değilse kendinizin güvende olabileceğine inanıyor musunuz?"

İkinci husus şudur; 'vadedilmiş topraklar' hezeyanıyla hareket eden İsrail yönetiminin, tamamen dini bir fanatizm ile Filistin ve Lübnan’dan sonra gözünü dikeceği yer, açık söylüyorum, bizim vatan topraklarımız olacaktır. Türkiye içindeki bazı İsrail dostlarının, bazı Siyonist severlerin, gönüllü veya paralı Siyonizm propagandası yapan aparatların anlamadığı işte budur. Birileri ısrarla görmek istemese de Netanyahu hükümeti, Anadolu’yu da içine alan bir ham hayal kurmakta, ütopya peşinde koşmakta, bu niyetlerini de çeşitli vesilelerle ifşa etmektedir. Şu coğrafya bilgisini sizlere ve aziz milletimize burada hatırlatmak isterim. Hatay’ın Yayladağı ilçesindeki Suriye sınırından, Lübnan sınırı, karayoluyla 170 kilometredir ve Türkiye Lübnan’a arabayla sadece 2,5 saat uzaklıktadır. Antakya ile Gazze arası, Ankara ile Aydın arası kadardır. Yani işgal, terör, saldırganlık hemen yanı başımızdadır. 'Türkiye İsrail’in yanında dursun', 'Türkiye bu işlere karışmasın', 'Türkiye tarafsız olsun' diyenlere sesleniyorum. Özellikle 'Hamas bir terör örgütüdür' diyenlere sesleniyorum; karşımızda hukukla mukayyet bir devlet değil; kandan beslenen, işgalle semiren bir katil sürüsü var. Böyle bir katliam şebekesi karşısında, zerre miskal vicdan taşıyan hiç kimse sessiz kalamaz. Filistin, Lübnan güvende değilse, kendinizin güvende olabileceğine gerçekten inanıyor musunuz?

"Lübnanlı kardeşlerimizi asla yalnız bırakmayacağız"

Bu vesileyle, Filistin davasına sahip çıkma noktasında tam bir mutabakat içinde hareket eden Meclisimize ve siyasi partilerimize şükranlarımı sunuyorum. İşgal güçlerinin en modern ölüm makinalarına rağmen doğdukları toprakları kahramanca savunan Filistin’in yiğit evlatlarını bugün bir kez daha saygıyla selamlıyorum. İsrail’i de buradan çok net bir şekilde uyarıyorum; Lübnan’a kara harekatının sonuçları, geçmişteki işgallerine benzemeyecektir. Savunmasız, izole, bütün dünyadan yalıtılmış bir Gazze savunması ile, Lübnan’ın savunması aynı olmayacaktır. Birleşmiş Milletler başta olmak üzere, tüm devlet ve uluslararası kuruluşlar, aynı şekilde İslam dünyası, daha fazla vakit kaybetmeden, daha fazla kadın, çocuk, sivil ölmeden, Netanyahu hükümetini durdurmalıdır. Biz, Türkiye ve Türk Milleti olarak, bu zor günlerinde Lübnanlı kardeşlerimizi asla yalnız bırakmayacak, tüm imkanlarımızla yanlarında olmayı sürdüreceğiz.(ANKA)

Editör: Haber Merkezi