1952 yılından bu yana Türkiye; yönetenlerin basiretsizliğinden kaynaklı, günübirlik siyasi kararların kısır döngüsünde, savunma hattına sıkıştırılmış bir ülke olarak bu günlere geldi.
Ekonomide, siyasette ve savunmada; verilen ile yetinen, öngörüsüz ve teslimiyetçi yönetim anlayışının girdabında nefes almakta zorlanan Türkiye, egemen devletlerin asırlık strateji ve planlarının karşısında günübirlik alınan kararlar ile direnç gösterdi! Savunma hattında!
Orta doğunun kilidi olarak değerlendirilen Türkiye’nin, yapay iç sorunları ile meşgul edilip, savunma hattına hapsedilmesi ve uyutulması egemenlerin asırlık planı ve öngörüsüydü.
Arap Baharı ile istedikleri neticeye ulaşamayan ve yeterince beslenemeyen egemenler, 2020 yılının hemen başında yaşanan “Pandemi” ile birlikte asırlık öngörülerini bir tarafa bırakıp kendi iç sorunlarını çözmeye odaklandılar. Beraberinde yaşanan ekonomik sorunlar ise tüm dünyayı etkisi altına alan krizi de beraberinde getirdi! ABD’de yaşanan “Kongre Salonu baskını (Kalkışma)” derin bir çatlağa sebep oldu! Toplama milletlerden müteşekkil bir devletler topluluğu olan ABD, geçmişten günümüze biriken gaz sıkışmasının açığa çıkardığı sorunlar nedeni ile uzunca bir süre toparlanamayacakmış gibi görünüyor. Devamında ise; var olan ekonomik kriz, işsizlik ve siyasi belirsizlik; ABD nin tüm dikkatlerini iç sorunlarına verip, günübirlik siyaset yapmasına ve kararlar almasına sebep olacaktır !
Tüm bu gelişmelerin ışığında dünya farklı bir yöne evrilirken krizi fırsata çeviren ülkeler bu durumdan güçlenerek çıkacaktır! Türkiye’de krizi fırsata çeviren ülkelerin başında gelmektedir. Bu gün sahip olduğumuz silah gücü ile ekonomik istikrar, Türkiye’nin yakın tarihte belirlediği uzun vadeli stratejileri ile mümkün kılındı.
Hafızamızı tazeleyelim, 2010 yılının ortalarında ABD den Predator (Silahlı İnsansız Hava Aracı) almak için, arada mekik dokuyan Türkiye’den, Havadan kendi güvenliğini sağlayan, hedeflerini imha eden, Bölgesinde lider, İHA/SİHA ihracatı yapabilme kapasitesine sahip Türkiye’ye evrilmek ancak uzun vadeli, kararlı stratejiler ile mümkündür!
Böylesine stratejik derinliği olan yatırımların sayesinde Türkiye, hami devlet olarak bölgesinde gücüne güç kattı. Dağlık Karabağ’ın özgürlüğüne kavuşmasında da kuşkusuz en önemli pay Türk SİHA’larındır!
Bu durum; Teknoloji ve kalitenin ete kemiğe büründüğü Almanya ile İngiltere’nin dahi dikkatini çekmiştir. Türk SİHA’larının; bir zamanlar arada mekik dokuduğumuz ABD nin sahip olduğu Predatorlardan, daha çevik ve ekonomik olduğu yönündeki tespitleri kendi ulusal basınlarında manşetlere taşınmıştır. Türk SİHA’larına sahip olabilmek için, yetkililer ile temas halinde oldukları da bilinen bir gerçektir.
Türkiye’nin kendi bölgesindeki güçlü duruşu, dış politikadaki başarısı ve ekonomik istikrarı; “Türkiye’ye rağmen değil,Türkiye ile beraber” bilincinin yerleşmesine sebep olmuştur. İngiltere ile Türkiye arasındaki “Serbest Ticaret Anlaşması” son derece kıymetlidir! Yapılan bu anlaşma; Avrupa Birliği surlarında açılan derin bir gediktir!
Diğer yandan, daha dün Doğu Akdenizde meşru haklarımızı kullanırken karşı karşıya gelip rest çektiğimiz Fransa’nın sembol markalarından Lacoste, Tekirdağ Çorlu’da fabrika açmaya, yatırım yapmaya karar verdi.
Bir başka güzel haber ise; yerli hava savunma sistemi Hisar-A’nın seri üretime hazır hale getirilmesidir. 1,5 yıl evvel ülkemize gelen S-400 hava savunma sisteminin aktive edilip edilmemesi hususlarında yürütülen stratejik görüşmeler devam ederken son derece çevik ve kullanışlı Hisar-A’ ların üretime alınması ancak öngörü, strateji, kısa, orta ve uzun vadeli planlamalar ile mümkündür! Tahmin ediyorum ki yakın tarihte; S-400’ler de Predator’ların akıbetini yaşayacak!
Türk Mühendisleri isterlerse yaparlar!
Değişen dünya düzeninde, geçmişin egemenleri; günübirlik alınan kararların gölgesinde savunma hattında yaşam mücadelesi verirken, Türk Milleti tarih yazacaktır!
Adım adım, sindire sindire, kontrolü elden bırakmadan, yeise kapılmadan, hedeflerine bir bir ulaşacaktır!
Saygılarımla