Corona virüsü salgını bütün sektörleri olduğu gibi tarımı da derinden etkiliyor. Tüketiciler gıda fiyatlarındaki artıştan şikayet ederken, Türkiye’de ürününü uygun fiyata satamadığı için çöpe döken üreticilerle ilgili haberler basında yer buluyor.
Türk tarımının yapısal sorunlarına pandemi koşulları da eklenince 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü, kutlama yapılacak bir gün olmaktan çıkıp çiftçilerin yaşadıkları sorunların ve çözüm yollarının tartışıldığı bir güne dönüştü.
Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre 2011 yılında tarım sigortalı çiftçi sayısı 1 milyon 121 bin 777’di. Bu sayı 2020 yılı sonunda 547 bin 75'e düştü. Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) kayıtlı üretici sayısı 2017’de 2 milyon 100 bin idi. 2017’den sonraki veriler resmi olarak açıklanmadı. Ancak Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’nın (TEPAV) SGK ile İŞKUR’un 2020 yılı Ekim ayı verilerini değerlendirerek oluşturduğu İstihdam İzleme Bülteni’ne göre, bu sayı 2020’nin Ağustos ayında 1 milyon 803 bine düştü.
“Tarıma verilen destek hem yetersiz hem de gecikmeli ödeniyor”
VOA Türkçe’ye konuşan Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Başkanı Baki Remzi Suiçmez, özellikle gençlerin köylerden ve tarımdan uzaklaştığını belirterek, “Üretim aşamasında ciddi sıkıntılar var. Çiftçilerimizin girdi maliyetleri çok yüksek. Çünkü mazot, gübre, yem, tohum gibi girdiler dövize bağlı. Aşırı döviz artışları doğrudan girdi maliyetlerine yansıyor” dedi.
Tarım Kanunu’nun 21’inci maddesi gereğince gayrisafi milli hasılanın yüzde 1’inden az olmamak üzere tarıma destek verilmesi gerektiğini hatırlatan Suiçmez, bu oranın yıllardır binde beşlerde olduğunu kaydetti.
“Örneğin bu yıl tarıma destek 24 milyar lira oldu, oysa Tarım Kanunu uygulansaydı bunun 45, 50 milyar lira olması gerekirdi” diyen ZMO Başkanı, tarıma verilen desteğin yetersiz olmasının yanısıra bir yıl gecikmeli olarak ödendiğinin de altını çizdi.
Türkiye’de tarımda küçük aile işletmeciliğinin yaygın olduğunu ve çiftçilerin öz sermayelerinin yetersiz olduğunu kaydeden Suiçmez, “Tarımsal kredi faizleri yüksek ve ipotekli. Çiftçinin zamanında ve yeterli destek almaması, girdi maliyetlerini karşılayamaması kredi alımını artırıyor. Son dönemde çiftçilerin tarlasına, bahçesine, traktörüne haciz geliyor. Amerika, Rusya, Avrupa Birliği pandemiye özel destekler vermişken, ülkemizde tarıma yönelik ek ekonomik destekler de verilmedi” diye konuştu.
“Pazar tamamen zincir marketlere terk edildi”
Tüm bu olumsuz koşullara rağmen çiftçi, üretmeye devam ediyor. Ancak pandemi nedeniyle getirilen kısıtlamalar, ülke içinde hem talebi azaltıyor hem de ürünün tüketiciyle buluşmasını zorlaştırıyor.
VOA Türkçe’nin sorularını cevaplayan tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım, “Çiftçi hasadını yapıyor. Ama ürünü halde ya da tarlasında satmak istediğinde alıcı bulamıyor. Pazar yerleri kapalı. Turistik tesisler, restoranlar, öğrenci yurtları gibi toplu tüketim yerleri kapalı. Yani tüketimde ciddi bir düşüş var” dedi.
Yıldırım’a göre, pazarın büyük ölçüde market zincirlere bırakılması beraberinde hem üretici hem de tüketici için önemli sorunlar getiriyor. Yıldırım, ‘’Yaş sebze, meyvede sera hasadının olduğu bir dönem. Ürün Antalya’da, Mersin’de ama biz İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de ürün bulamıyoruz. Bu sefer fiyat yükseliyor. Kapanmaya giderken bunlar düşünülmedi. Ciddi bir organizasyonsuzluk, yönetim zafiyeti var. Pazar, tamamen zincir marketlere terk edildi. Çiftçiye gittikleri zaman ‘sen bu ürünü satamıyorsun’ diye yok pahasına almaya çalışıyorlar. Tüketiciye geldiğinde ‘ürün getiremiyoruz, sıkıntı var’ diye pahalıya satılıyor. Çiftçi domatesi bir liraya bile satamadığı için dökerken, biz bozulmaya yüz tutmuş domatesleri bile altı, yedi liradan alıyoruz” dedi.
Gıda fiyatları sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada artıyor. Dünya çapında gıda fiyatları son yedi yılın zirvesine ulaştı. Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Suiçmez’e göre, bunun en önemli nedenleri kuraklık ve pandemi ortamının getirdiği belirsizlik nedeniyle ülkelerin gıda ürünü stoklaması. Buna bağlı olarak üretici ülkelerin korumacı ticaret politikalarına dönmesi, dış ticarette kotalar uygulaması. Suiçmez ayrıca, dünya genelinde tarım sektörünü yönlendiren küresel firmaların tekelci yapılarının da fiyat artışlarını tetiklediğini vurguladı.
Kuraklık tehlikesi
Küresel ölçekte gıda ürünü arzında büyük bir sıkıntı yaşanmadığını belirten Ali Ekber Yıldırım da pandemi belirsizliğinin talebi yükselttiğine dikkat çekti ve “Mesela buğday, mısır, soya gibi ürünlerde normalin bile üzerinde bir üretim var. Yani üretim yönüyle bir sıkıntı görünmüyor. Fakat ciddi talepler var. Mesela Çin, tarihin en yüksek mısır alımını yaptı. Ayrıca lojistik maliyetleri yüzde 200, yüze 300 artan ürünler var. Bu maliyetlerin hepsi tüketiciye yansıyor” ifadelerini kullandı.
Ancak Yıldırım, bu yıl özellikle buğday, arpa, mercimek ve bakliyat ürünlerinde hem üretimi hem de fiyatları asıl etkileyecek sorunun kuraklık olduğunu vurguladı.
“Güneydoğu’da hasat normalde haziran başında başlıyordu, hasat çok erken başladı. Çünkü yağış olmadığı için tarlalar kurudu. Türkiye’de buğday üretiminin yüzde 80’i kuru tarım yapılıyor. Ziraat Odaları Birliği’ne göre bu yıl buğday üretimi 2 milyon ton daha az olacak. Toprak Mahsulleri Ofisi’ne göre bir milyon ton daha az olacak. Biz ortalama 20 milyon ton buğday üretip 10 milyon ton da ithalat yapıyoruz. İthalat faturası büyüyecek. Çünkü şu anda dünyada buğday fiyatları bizim en çok ithalat yaptığımız Rusya’da 285 dolar, 300 dolara geliyor tonu’’ diyen Yıldırım, gelecek dönemde daha önemli sıkıntılar yaşanacağını kaydetti.
“Tarımın stratejik bir sektör olduğu anlaşılmalı”
Ortadaki tablo, gıda fiyatlarının ithalat yoluyla da düşürülemeyeceğini gösteriyor. Peki bu durumda acilen hangi adımlar atılmalı? ZMO Başkanı Suiçmez, bu soruya şu yanıtı verdi; Üretim fazlamız olan ürünlerde çiftçinin kara gün dostu olması gereken Toprak Mahsulleri Ofisi gibi kurumların bu ürünleri alıp tüketiciyle buluşturası gerekir. Gıda tedarik zincirinin üretici ve tüketici kooperatifleri modeli üzerinden yeniden düzenlenmesi, devletin zamanında ve yeterli destek vermesi gerekir. Mazotta, gübrede, ilaçta Katma Değer Vergisi ve Özel Tüketim Vergisi oranları en azından böyle kriz dönemlerinde, yüzde 18’den yüzde 1’e indirilmeli. Çiftçinin tarım kredilerinin faizleri silinmeli. SGK borçları yapılandırılmalı.”
Çiftçinin para kazanamadığı için üretimden çekildiğini ve köylerde artık 55 yaş üstü insanlar kaldığını belirten Suiçmez, ‘’Tarımın, sanayi ve turizm gibi stratejik bir sektör olduğu anlaşılmalı ve onlar gibi desteklenmeli. Tarımın tamamen serbest piyasa koşullarına, doğa koşullarına bırakılması, para kazanamayan üreticinin tarım sektöründen uzaklaşmasını gündeme getiriyor. Somut örneklerle gençlerimize tarımdan para kazanılabileceğini gösterip tarımsal nüfusun gençleştirilmesi gerekiyor. Doğa, toprak ve iklim koşullarımız hayvancılık da dahil olmak üzere hemen hemen her türlü ürünü yetiştirmeye müsait. Doğru politikalarla iç üretimimizi artırıp yurt dışına satacak somut tercihleri ortaya koymamız gerekir” şeklinde konuştu.
Yıldırım da ürünle tüketiciyi en kısa yoldan ve en düşük maliyetle buluşturacak kanalların bir an önce açılması gerektiğini vurguladı. Kuraklık nedeniyle yaşanan zararın mutlaka devlet tarafından karşılanması gerektiğinin altını çizen Yıldırım, bunun üretimin sürdürülebilirliği için çok önemli olduğunu söyledi.
Yıldırım, “Öyle bir noktaya geldik ki paranız olsa bile ithalat yapmanız çok zor. Bu nedenle çiftçinin yaşadığı sıkıntıyı karşılamak ve bu ürünleri içeriden karşılamak gerekiyor. Ayrıca üretimi son tüketici zincirine kadar planlayarak gerçekleştirmek gerekiyor” dedi.