TBMM Genel Kurulu, Meclis Başkan Vekili Sırrı Süreyya Önder başkanlığında toplandı. Genel Kurul’da, Ticaret Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı ile bağlı kuruluşlarının 2025 yılı bütçe görüşmeleri devam ediyor. İYİ Parti Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, “Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesini değerlendirirken sizin anlattığınız masalları değil ama ülkenin gerçeklerinden bahsetmek istiyorum” diyerek bütçeye ilişkin eleştirilerini sıraladı. Türkkan, şöyle konuştu:

“Türkiye, uluslararası camiada güven duyulmayan çok istikrarsız bir ülke haline geldi”

“Bugün Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesini değerlendirirken o sizin anlattığınız masallardan değil ama ülkenin gerçeklerinden bahsetmek istiyorum size. Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesi sadece bir dizi gelir ve gider kaleminden ibaret değil; halkın refahını, ülkenin selametini, hatta ülkenin millî güvenliğini ilgilendiren, çok önemli bir bütçe ancak önümüzdeki tablo, geleceğimizin ciddi anlamda tehdit altında olduğunu gösteriyor. Bütçemizde toplam gideri 14 trilyon lira olarak öngörmüşsünüz, gelir beklentisi ise 12 trilyon lira. Daha başından 2 trilyon lira açık verileceğini şimdiden öngörmüşsünüz. Geçmiş yıllarla kıyaslandığında açıklanan hedeflerin genellikle tutmadığını görüyoruz ancak bu da yetmez, 2025 yılında gerçekleşmesini beklediğiniz açık 2 trilyonun çok çok üzerinde olacak. Peki bu açıklar nasıl kapatılıyor? Borçlanmayla. 2024 yılında sadece iç borç faizi için bu bütçeden 1,5 trilyonun üzerinde harcama yaptınız. Bu faiz yükü bütçenin büyük bir kısmını yutmaya da devam ediyor. Faiz ödemelerinin bütçedeki payı büyümeye devam ederken yatırım ve kalkınmaya ayrılan kaynaklar o kadar azaldı ki artık ülkede yatırım yapmaya para kalmadı. 2018 yılında sizin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi dediğiniz bütün dünyanın da bildiği ‘Tek Adam’ sistemine geçtiğimizden beri Türkiye uluslararası camiada güven duyulmayan çok istikrarsız bir ülke haline geldi.

“Çok kızdığınız 28 Şubat kafasını devam ettiriyorsunuz”

Sayın Bakan bu ülkenin her şeye çok ihtiyacı var ama en çok demokrasiye ihtiyacı var. Hatırlayın 28 Şubat’ta bir deyim vardı; ‘Genelkurmay böyle istiyor’. Şimdi ne var; ‘Beştepe böyle istiyor’. 28 Şubat’ın ‘Genelkurmay böyle istiyor’ lafı ile şimdi ‘Beştepe böyle istiyor’ lafı arasındaki ne fark var? Söyler misiniz? O 28 Şubat kafası devam ediyor. Çok kızdığınız 28 Şubat kafasını devam ettiriyorsunuz. Para güvenli limanları sever. Bunu benden çok daha iyi biliyorsunuz Sayın Bakan. Bir gece yarısı kararnamesi ile yaptım oldu anlayışıyla yönetilen ülkeye kimse kolay kolay borç para vermez. Niye? Parasını geri alamamakta endişe eder haklı olarak. Bir kararname ile o paraya da çökülebilir endişesi taşır insanda. Peki kim riske giriyor? O Galata tefecilerini mumla aratan uluslararası tefeciler var ya işte anca onlardan para bulabiliyorsunuz.”

“Depremin arkasına sığındığınız gibi EYT’nin de arkasına sığınmayın”

Türkiye’nin son 6 yılda ödediği faizin yaklaşık 110 milyar dolar civarında olduğunu söyleyen Türkkan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Şu an dış borç stoku 511 milyar dolara ulaşmış. Bugünkü kurla 4 trilyon liraya yakın bir para. Bu ne biliyor musunuz? Son 6 yılda SGK’nin 2025 yılı bütçesi kadar faize ödeme yapmışız. Zaman zaman diyorsunuz ya ‘EYT maaşları yüzünden emekli maaşlarını arttıramıyoruz’ diye işte onun doğrusu küresel tefecilere ödediğiniz paralar yüzünden emeklilere para ödeyemiyorsunuz. EYT ile hiç alakası yok. Depremin arkasına sığındığınız gibi EYT’nin de arkasına sığınmayın.

"Yağmur duasına çıkar gibi bir cuma günü hepimizi bir enflasyon duasına çıkarsın..."

Bir de enflasyon hedeflerini sürekli revize ediyorsunuz sayın Bakan. Bu kadar revize doğru mu sizce sayın Bakan? Bu tavrınız ekonomi politikalarınızdaki istikrarsızlığı gösteriyor. Enflasyonu TÜİK hesabı ile istediğiniz kadar düşük gösterin çarşıda, pazarda, markette hissedilen enflasyon çok farklı. Sayın Bakan, üzülerek söyleyeceğim ki ne yaparsanız yapın şu enflasyonu bir düşüremediniz hatta arttı. Şam düştü, enflasyon düşmedi. Geldiğiniz noktadan çok daha ileriye götürdünüz hatta. Haddim değil ama size bir şey tavsiye edeceğim. Beceremediğiniz bu işi Diyanet İşleri Başkanı'ndan bir ricada bulunun. Yağmur duasına çıkar gibi bir cuma günü hepimizi bir enflasyon duasına çıkarsın belki o zaman tutar. Başka da bir çaresi kalmadı bu işin. Yapamadınız.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı'ndan İstanbul Sözleşmesi açıklaması Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı'ndan İstanbul Sözleşmesi açıklaması

“Milletimizin helal vergileriyle bir avuç azınlığın servetine servet kattınız”

Bir de tüyü bitmemiş yetimin hakkını çalan Kur Korumalı Mevduat garabeti vardı. Bu garabetin yükünü taşıyan Merkez Bankası bu yıl 833 milyar lira görev zararı yazdı. Milletimizin helal vergileriyle bir avuç azınlığın servetine servet kattınız. Nereden mi biliyorum? Kur Korumalı Mevduat büyüklüğünde benim vilayetim Kocaeli en zirvede. Bu hesapların sahiplerini Kocaeli halkı da biliyor ben de biliyorum. Onlar parasına para katarken halkın payına sadece yokluk, sefalet ve fakirlik düştü. Sağ olsun sayın Bakan 2024 yılında geldi ve bu deli saçması uygulamaya son verdi. Son verdi de ne oldu peki? Yerine başka bir sihirbazlık geldi. Kur Korumalı Mevduat gitti yerine Carry Trade geldi. Millet anlamasın diye de adına yabancı yatırımcı dediler. Doğru yatırım var ama sadece para yatırıyorlar doğrudan yatırım hiç yok. Şimdi ben Carry Trade’i millete biraz anlatmak istiyorum. Yabancı yatırımcı bir sene önce bugün Türkiye’ye gelirken 16 Aralık 2023’te 100 bin dolar para yatırıyor. O gün dolar kuru 30 lira. 3 milyon lira parayı da alıyor yüzde 53 faizle bankaya yatırıyor. Bir yıl sonra yani bugün 4 milyon 600 bin olarak o parayı geri alıyor. Onu da götürüyor bugünkü döviz kuruyla 35 liradan dövize çeviriyor. Yüzde 32 faiz almış oluyor. Kazandığı para 132 bin etti böylece faiz. 100 bin dolarken 132 bin dolar etti faiz. Bu şekilde Türkiye’ye milyarlarca dolar para girdi ve yine öyle de çıktı. Sadece kasım ayında 2.6 milyar dolar para çıktı.”

Taşıyıcı mekanizmayı döndüren veya güç veren dişli esas itibarıyla siyasi istikrardır

 MHP adına konuşan MHP Ankara Milletvekili Mevlüt Karakaya ise şunları söyledi:

''Değerli milletvekilleri, bir toplumda refahı ve yaşam kalitesini yükseltmek için eş zamanlı olarak üçlü bir istikrara ihtiyaç vardır: Siyasal istikrar, ekonomik istikrar ve sosyal istikrar. Bunlar üçlü bir dişli mekanizmasına benzetilebilir.Taşıyıcı mekanizmayı döndüren veya güç veren dişli esas itibarıyla siyasi istikrardır. Çok partili döneme geçtiğimiz günden bu yana, geriye doğru baktığımızda, bu mekanizmanın eksiğiyle fazlasıyla sadece tek parti iktidarı dönemlerinde düzen içerisinde çalıştığını görürüz. Böyle dönemler de son derece sınırlı sayıda olmuş ve süre olarak da kısa sürmüştür. 2018 yılında uygulamasına geçtiğimiz Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte Türkiye, temsilde adaleti de çok yüksek düzeylere taşıyarak asgari yüzde 50 artı 1 formülüyle güçlü bir yönetim yapısının oluşmasını sağlamıştır. Elbette sistemin aksayan yönleri revize edilir, eksiklikleri tamamlanır ancak kabul etmemiz gerekir ki güçlü bir millet iradesine dayanan ilk dişli sağlam ve dengeli bir zemine oturtulmuştur.

Ekonomik istikrar için siyasal istikrar şarttır ancak yeterli de değildir

Bugün içinde bulunduğumuz küresel ve bölgesel şartlarda Almanya ve Fransa gibi ülkelerde yaşanan siyasal istikrarsızlıkların ekonomi ve sosyal alandaki yansımalarını hep birlikte görüyoruz. Ekonomik ve sosyal istikrarı sağlamak ve bahse konu mekanizmayı sağlıklı bir biçimde işletmek elbette siyasal iktidarların görevidir. Bugün üzerinde çalıştığımız bütçe de bu yönde değerlendirilmelidir. Ekonomik istikrar için siyasal istikrar şarttır ancak yeterli de değildir. Ekonomik istikrar, çoğu zaman hassas dengeler üzerinde kurulur ve dış etkenlerin etkisine son derece açıktır. Ekonomik istikrar, üretimden paylaşıma, finansmandan ticarete birbirleriyle etkileşim hâlinde daha birçok sayıda alt mekanizmanın sağlıklı ve dengeli bir biçimde işlemesini gerektirir. Bu sistemde arka plandaki mekanizmaları dikkate almadan ekrana bakarak eleştiride bulunmak, çözüm üretmek çoğu zaman beklenen faydayı sağlamayacağı gibi başka sorunları da beraberinde getirebilir. Bu bütçenin ekonomik istikrar ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerini esas alan felsefi bir bütünlük içerisinde olduğunu rahatlıkla ifade edebilirim. Bu süreçte Hazine ve Maliye Bakanlığımız'ın üstlendiği sorumluluklar yalnızca bütçe disiplini sağlamakla sınırlı olmayıp aynı zamanda sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmada da belirleyici rol oynamaktadır. Jeopolitik gerilimlerin, eşitsizliklerin tırmandığı günümüzde iklim krizi ve yeni çatışma alanlarının ortaya çıkması gelişmiş ülke ekonomilerini dahi derinden etkilediğini görüyoruz. Bulunduğumuz coğrafyada ve dünya genelinde güvenlik ve istikrarı tehdit eden çok sayıda olaya şahit oluyoruz. Peş peşe yaşanan gelişmeler insanlığın, toplumların ve ekonomilerin derin bir dönüşüm sürecine girdiğinin önemli bir göstergesidir. Belirsizlik ve risklerin giderek arttığı bu ortam geleceğe dönük öngörülerde bulunmayı da oldukça zorlaştırmaktadır. 2019 yılında ortaya çıkan coronavirüs pandemisi dünya ekonomisinde derin izler bırakırken bu dönemde artan bölgesel ve küresel çatışmalar da ekonomik belirsizlikleri derinleştirmiştir. Orta Doğu, Rusya-Ukrayna Savaşı ve Asya-Pasifik'teki gerginlikler pandemi sonrası toparlama sürecini zora sokmuş, küresel ticaret, enerji piyasaları ve finansal istikrar üzerinde ciddi etkiler yaratmıştır.

“Kapsamlı politikaların sürdürülmesine ihtiyaç vardır”

Bakan, para ve maliye politikaları arasındaki güçlü eşgüdümü sağlayan, şeffaf ve öngörülebilir politikalar konusundaki attığınız adımlar olumlu etkiler göstermektedir ve bu yaklaşımınızı destekliyoruz. 2024 yılı Haziran ayı itibarıyla başlayan dezenflasyon sürecinin devamında enflasyon oranının program döneminde tek haneli seviyelere indirilmesi hedeflenmektedir. Enflasyonla mücadelede sağlanan ilerlemeler dikkate değerdir; 2023 yılında yüzde 64,7 iken enflasyon oranı, Kasım 2024 itibarıyla yüzde 47,09'a gerilemiştir. Bunları daha başka verilerle de desteklemek mümkündür. Bu başarı, fiyat istikrarını sağlama konusunda kararlılığın da bir göstergesidir ancak vatandaşlarımızın alım gücünü artıracak, gelir dağılımını daha adil bir hâle getirecek kapsamlı politikaların sürdürülmesine de ihtiyaç vardır.”

Editör: Haber Merkezi