CHP Genel Başkanı Özgür Özel, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Abdullah Öcalan çağrısına ilişkin “Devlet Bey’in, anlaşılmış bir projeye sözcülük yaptığı belli. Ancak artık sözcünün susup meselenin esas sahibinin konuşması lazım. Bir kez böyle bir çıkışın, Tayyip Erdoğan’ın haberi olmaksızın ve Öcalan ile bir mutabakata varılmaksızın yapıldığına ben ihtimal vermiyorum. Tayyip Erdoğan’ın çıkıp korkmadan, Devlet Bey’i öne sürmenin konforundan yararlanmadan insanların gözünün içine bakarak gerçek niyetlerini açıklamaları lazım. Yüzde 90 ihtimalle tam mutabık olduklarını düşünüyorum konuştuklarından” dedi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, dün akşam gazeteci Fatih Altaylı’nın YouTube kanalına konuk oldu.

İstanbul Beşiktaş Barbaros Meydanı’nda dün düzenlenen “Teröre ve Şiddete Karşı Yaşam Hakkı” mitingini değerlendiren Özel, TUSAŞ’a yönelik terör saldırısından sonra mitingi iptal etmeyi düşündüklerini belirterek, şöyle konuştu:

“Bu miting iptal edilemezdi çünkü yaşam hakkını savunuyor. Beş şehidimiz var ve onların da yaşam hakkı gitti ellerinden ve hepsini birden savunmalıyız. Çok eleştirenler oldu, ‘Kimse gelmez, zorlanırız’ diyenler oldu. Biz tematik mitingler yapıyoruz. Örgütün manevra ve hareket kabiliyetini yeniden kazandırıyoruz. Geçmiş dönemde, bir tercih olarak ‘Mitingler karşı tarafı konsolide eder’ inancıyla mitinglerden biraz uzak duruluyordu. Biz bunun aksine tematik mitinglerin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Karşı tarafı şu konsolide eder: Onun dünya görüşüne karşı bir miting yaparsan toplanırlar. Ama örneğin bugün Beşiktaş’tan geçen MHP’li bir taksici, ‘Doğru söylüyor adamlar’ diyorsa sorun yoktur. Bence karşı tarafı hatta biraz da çözen bir şey bu. Mitinglere bu açıdan kıymet veriyorum. İyi sonuçlar alıyoruz, ölçtürüyoruz. Grup toplantıları iyidir canlı yayında. Geçen salı bizim grubu 98 bin kişi benim hesabım üzerinden canlı izliyordu. Hatta iki fotoğraf var. O sırada Tayyip Bey de il başkanlarında konuşurken 49 binmiş. Bir İYİ Partili milletvekili, çekip atmış. ‘Tayyip Bey’in iki katı izleniyorsunuz’ diye.”

"Devlet Bey’in anlaşılmış bir projeye sözcülük yaptığı belli”

Özel, “MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Abdullah Öcalan’a yaptığı çağrıyı nasıl buluyorsunuz, samimi buluyor musunuz, el yükseltirken kastınız neydi” sorusuna şu yanıtı verdi:

“Devlet Bey’in anlaşılmış bir projeye sözcülük yaptığı belli. Ancak artık sözcünün susup meselenin esas sahibinin konuşması lazım. Tayyip Erdoğan bir şey konuşmuyor. Bir kez böyle bir çıkış Tayyip Erdoğan’ın haberi olmaksızın ve Öcalan ile bir mutabakata varılmaksızın yapıldığına ben ihtimal vermiyorum. İkinci ihtimal: AK Parti bir şeyden şikayet ediyordu. AK Parti’nin Kürt milletvekilleri hele hele, ‘Bölgeye gidiyoruz, yüzümüze bakmıyorlar. Eskiden bölgenin ikinci partisiydik, şimdi dördüncü partisi bile değiliz. Bir şey yapmalı.’ Belki de Tayyip Bey, Devlet Bey’e söyledi, ‘Bir şey yapacağım.’ O da destek verir gibi ama en olmayacak şeyi ilk söyleyerek belki de süreci baltaladı, bilmiyoruz. Tayyip Erdoğan’ın çıkıp korkmadan, Devlet Bey’i öne sürmenin konforundan yararlanmadan insanların gözünün içine bakarak gerçek niyetlerini açıklamaları lazım. Yüzde 90 ihtimalle tam mutabık olduklarını düşünüyorum konuştuklarından. Bir yüzde 10 da Devlet Bey’in Tayyip Bey’e ‘Hayır’ diyemeyip katkı sağlar gibi baltaladığını düşünüyorum.

"Burada en kıymetli rıza, şehit aileleri ve gazilerin rızasıdır”

Bizim pozisyonumuz son derece tutarlı. 'TBMM odak olmalıdır' diyoruz. 'Bir büyük toplumsal mutabakat inşa edilmeli', diyoruz. Çünkü bu sorun çözülürse Türkiye’nin önü çok açılacak. 'Bu rızada en kıymetli rıza, şehit aileleri ve gazilerin rızasıdır', diyoruz. Ve olabildiğince şeffaflıktan yanayız. Bunların hepsini birden yapmak istediğinizde yöntemin Devlet Bey’in söylediği yöntem olmadığı çok açık. ‘Abdullah Öcalan gelsin, Meclis’te konuşsun.’ O dediği kürsü aslında kendi kürsüsü. DEM ile MHP aynı kürsüyü kullanıyorlar. ‘Nasıl yapılmalı’ derseniz, dünyada çatışmalı süreçler nasıl çözümlenmiş, bir sürü örneği var. Bir kere ‘müzakereler öncesi süreç’ diyorlar. Orada tarafların birbirine karşı samimi olması, tarafların gündemde ortaklaşması, birbirine tutamayacağı sözler vermemesi diye bir evre var. Bu evre sağlıklı yürüdü mü? Abdullah Öcalan ile Devlet Bey arasında yürüdüyse bilmiyorum. MİT ile Abdullah Öcalan arasında yürüdüyse bilmiyorum. Ve bu işin bir tek tarafı Abdullah Öcalan değil ki. Burada DEM Parti var, bütün siyasi partiler var.

"Koskaca Türkiye Cumhuriyeti 40 yıllık bir sorunu aşacakken bilimi, akademiyi, dünya örneklerini dışlayıp Devlet Bey’in dahiyane fikriyle bu sorunu çözemez”

Müzakereler evresi var. O müzakere evresini nerede yapmışlar, nerede kayda alınmış, bu evrede siyasetin katkısı ne? Bunlar olmadan olmaz. Sonra hedeflere ulaşırken tarafların önceden mutabakata vardığı güven artırıcı adımlar var. Örnek: Kayyımla ilgili maddeyi eski haline getirmek. Karşı tarafın güven artırıcı işler yapması lazım. Mesela, müzakereler boyunca asla saldırmamayı taahhüd etmesi lazım. Koskaca Türkiye Cumhuriyeti 40 yıllık bir sorunu aşacakken bilimi, akademiyi, dünya örneklerini dışlayıp Devlet Bey’in dahiyane fikriyle bu sorunu çözemez. ‘Kürt sorunu yok’ diyorlar. Kürt sorunu yoksa Abdullah Öcalan’ı getirip de bunu yapmak niyedir? Bütün bunların sonunda, bu iş bir anayasa değişikliğine gelir dayanırsa biz orada yokuz.”

"Meclis şu anda tartışmalı bir anayasa değişikliğiyle tahakküm altında”

Özel, “Türkiye’de bir anayasa değişikliğinin gerekliliğine inanıyor musunuz” sorusunu şöyle yanıtladı:

“Ben, Türkiye’nin bir anayasa yapması gerektiğine yürekten inanıyorum ama bu şartlarda bir anayasa değişikliği yapılamaz. Bugünkü şartlarda, partilerde liderlerin katı grup disiplinleri varken bu iş biraz zor. Bunu bahane edecek değiliz ama bu Meclis şu anda tartışmalı bir anayasa değişikliğiyle tahakküm altında bir Meclis. Ve bu Meclis’in şu anda anayasa yapması için temel tetikleyici toplumsal taleptir. Toplumsal talep yok. Kendisine de söyledim, net: Anayasa’ya uymayan biriyle anayasa konuşamayız. Görüşmelerimizin ikisinde de söyledim, dedim ki ‘Ben Türkiye’nin bir anayasa ihtiyacı olduğunu düşünüyorum ama bunun şartlarının olmadığını düşünüyorum. Açıkçası da bunun önündeki en büyük engelin sizin ve ortağınızın mevcut Anayasa’ya uymamanız.’ Bu konuda şey demişti: ‘Bizim arkadaşların da Gezi Davası ile ilgili bir çalışması oluyor.’ Tuğrul Türkeş’in çabalarını kastediyor.”

"Benim önerim dünya standartlarında demokrasi ve hak ihlallerinin ortadan kaldırılması”

Özel, geçen hafta grup toplantısında söylediği “el yükseltme” sözlerini şöyle açıkladı:

“Bana diyorlar ki ‘Konuşmanda ironi yapma, böyle cümleler kurma. Kesilmeye müsait.’ Ben bu vasatlığa teslim olmayı reddediyorum. ‘El yükseltme’ diyorum, dikkatleri üzerime çekmek için. ‘Kürtlere devlet teklif ediyorum’ diyorum. Cümlede noktayı bırakın, virgül yok. Diyorum ki ‘Kendini Türkiye’ye tam ait hissetmeyen bütün Kürtlere demokrasi vadediyorum. Onlar bu devletin sahibi olsunlar. Onlara Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni vadediyorum.’ Ben, ‘Kürtlere toprak vadediyorum’ diyor muyum? Kürt sorunu niye var, neden terör doğdu ve niye çözülemiyor meselesine benim önerim sosyal demokrat bir partinin genel başkanı olarak dünya standartlarında demokrasi ve hak ihlallerinin ortadan kaldırılması, insan haklarının tam olarak tanınması.”

"Meclis’te çözülen bir sürece ben bölgenin çok büyük bir kredi açacağını Diyarbakır’a gittiğimde gördüm”

Özel, “Bu yeni adım seçmenin tavrını değiştirir mi” sorusunu şöyle yanıtladı:

İmamoğlu'ndan Nasuh Mahruki'nin tutuklanmasına tepki İmamoğlu'ndan Nasuh Mahruki'nin tutuklanmasına tepki

“Yeni adımın ne olduğunu görmemiz lazım. Demokrasi odaklı ve Meclis’te çözülen bir sürece ben bölgenin çok büyük bir kredi açacağını Diyarbakır’a gittiğimde de gördüm. Ama Devlet Bey’in dediği mesele, al-ver ilişkisi. Abdullah Öcalan konuşsun, Anayasa ile ilgili Tayyip Bey’e istediğini versin, özgürlüğünü veya ev hapsini alsın gitsin, ‘Kürt sorunu yoktur’ dersen bundan nasıl tatmin olsun insanlar?”

“Onlara Ekrem İmamoğlu’nu yedirmeyeceğiz. Bin pişman olurlar”

Özel, “Yaşananların eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu devre dışı bırakmak için bir komplo olduğuna inanıyor musunuz? Demirtaş, süreç konusunda ne düşünüyor” sorularını ise şöyle yanıtladı:

“Abdullah Öcalan’ı aktör görüp Demirtaş’ı yok sayan bir anlayış var Devlet Bey’in ağzında,Tayyip Bey’in yaklaşımlarında. Bu olacak iş değil. Ben Sayın Demirtaş’a sordum, ‘Sizle bir temas oldu mu’ diye. ‘Asla, olsa söylerim’ dedi. Hatta şunu da dedi, ‘Benimle görüşmek isteseler de benim özgürlüğe kavuşmuş olmam lazım. Yoksa esaret altındayken bir görüş bildirmek, kendi özgürlüğü karşılığına pazarlık etmek olur. Ben kendi özgürlüğümün pazarlık konusu yapılmasını istemem. Ama hiçbir aktörün dışlanmaması lazım.’ Benim, ‘hiçbir aktör dışlanmamalı’ tutumuma teşekkür etti. Bunun içine ayrıca Ekrem İmamoğlu meselesi konuyorsa, İmamoğlu’na yasak meselesi bir yandan onu yasaklayalım, bir yandan Demirtaş’ı içeride tutalım, bir yandan Apo’yu konuşturarak sorunu çözelim, Anayasa'yı değiştirelim, iktidarda kalalım. Yok öyle yağma. CHP, onlara Ekrem İmamoğlu’nu yedirmeyeceğiz. Biz bütün çalışmalarımızı da hazırlıklarımızı da yaptık. Bin pişman olurlar. Çok tarihi bir hatanın eşiğindeler. Sayın İmamoğlu’nun seçilme hakkı değil, Türkiye’nin onu seçme hakkı elinden alınmaya kalkarsa millet buna çok ağır bir tokat atar. Biz de o tokadı atabilsin diye üstümüze ne düşüyorsa yaparız.”

Editör: Haber Merkezi