Suriye’de 2011 yılında çıkan iç karışıklığın adından başlayan savaş 10 yıldır sürüyor. Savaş nedeniyle binlerce Suriyeli hayatını kaybederken milyonlarcası ise ülkelerini terk ederek kendilerini güvende hissedecekleri ülkelere sığındı.

Yaklaşık 700 bin Suriyeli'ye ev sahipliği yapan Gaziantep’te her ay onlarca Suriyeli bebek ya doğmadan ya da doğduktan sonra yaşamını yitiriyor. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Mezarlıklar Müdürlüğü'nün paylaştığı defin listesinden alınan verilere göre 2021 yılının ilk 3 ayında 0-1 yaş aralığındaki 130 Suriyeli bebek yaşamını yitirdi.

Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz hakkında soruşturma! Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz hakkında soruşturma!

TÜİK Gaziantep Bölge Müdürlüğü verilerine göre, geçen yıla oranla 2019 yılında Gaziantep’in bebek ölüm hızında artma olduğu, rakamlarla 2018 yılında binde 15,4 iken 2019 yılında bebek ölüm hızının binde 16,2’ye yükseldiği gözlendi. Gaziantep’te 2019 yılında 681 bebek 1 yaşını doldurmadan öldü. Böylelikle gerçekleşen ölümlerin %8,3’ünü sıfır yaşındaki bebekler oluşturdu. Bin canlı doğum başına düşen bebek ölümü sayısı Gaziantep için binde 16,2 olurken, bu oranla Gaziantep tüm iller içinde bebek ölüm hızının en yüksek olduğu il oldu. 2020 yılı Ocak ayından beri Gaziantep’te yaşanan bebek ölümlerinin düşmediği, aksine arttığı, yaşanan bebek ölümlerinin yarıdan fazlasının ise Suriyeliler'e ait olduğu kaydedildi.

“Ülkelerin gelişmişliği anne-bebek ölüm oranlarıyla tespit edilir’’

VOA Türkçe’ye konuşan Gaziantep-Kilis Tabip Odası Başkanı Dr. Ayşegül Ateş Tarla, önüne geçilemeyen bebek ölüm nedenlerinin araştırılması için komisyon kurulması gerektiğini belirterek, “Gaziantep’teki bebek ölüm oranı Türkiye geneli orana göre çok yüksek. Bu oran içerisinde Suriyeli mülteci bebek ölümlerine baktığımız zaman bu durumun hiçbir zaman istatistiklere girmediğini fark ettik. Savaşın onuncu yılına giriyoruz, anne ölümleri, bebek ölümleri ve bakımları noktasında koruyucu hizmetlere önem vermemiz gerekirken aslında bunların hiçbir şekilde komisyonlarda irdelenmediğini görüyoruz. Bu çok ciddi bir sorun, çünkü bir ülkenin sağlıktaki gelişmişliği anne ve bebek ölüm oranlarıyla tespit edilir. Eğer biz halen bu bebeklerin neden ve nasıl öldüğünü tartışamıyorsak iyi bir hizmet vermediğimiz anlamına geliyor’ ’dedi.

“Koruyucu hekimlik sağlık politikasıdır’’

Bebek ölümlerinin önüne geçmek için hastaneler kurmanın yeterli olmadığını vurgulayan Dr. Ateş Tarla, “Kentimizde Göçmen Sağlığı Merkezlerimiz var, bunların artık Aile Sağlığı Merkezleri statüsünde çalışacağı söyleniyor. Bebek ölümleri nedenleri arasında erken yaşta evlilik, annenin doğum aralıklarının sık olması, ya da doğum öncesi ve sonrası bakımların yerine getirilmemesi gibi durumların yanı sıra, doğumlar hastanelerde mi daha çok gerçekleşiyor yoksa evde kayıt dışı doğum mu yapılıyor bunların araştırılması gerekiyor. Aynı zamanda gebelik önleyici hizmetlere mülteci aileler ulaşabiliyor mu, gebelik kontrolünü nasıl gerçekleştiriyorlar? Bütün bu konularda herhangi bir araştırma ya da veri olmadığını görüyoruz. Bebek ölüm hızı oranını düşürmek için sadece hastaneler kurmak yeterli değildir. Bu bir ekip işidir. Koruyucu hekimlik ve koruyucu tedavi ile birlikte bir sağlık politikasıdır. Çözümler uzun vadeli planlanmalıdır. Suriyeli mülteci bebekler doğdukları zaman kayıt altına alınmalıdır, öldüklerinde ise bir sayı olarak değil, neden öldükleri noktasında gerekli araştırmaların yapılması ve tespit edilmesi gereklidir’’ diye konuştu.

“Savaşlar en çok kadın ve çocukları etkiler’’

VOA Türkçe’ye konuşan Halkların Demokratik Partisi Gaziantep Milletvekili ve TBMM İdare Amiri Prof. Dr. Mahmut Toğrul, yaşanan savaşların en çok o ülkelerdeki kadın ve çocukları etkilediğini vurgulayarak “Suriye’deki iç savaşın onuncu yılını geride bırakıyoruz. 2019 yılında Türkiye geneli bebek ölüm oranı yüzde 9,1 iken, Antep’te yüzde 16,2 olarak tespit edilmişti. Ama bu oran içerisinde Suriyeli bebek ölüm oranlarının bir tespiti yoktu. Mültecilerin ciddi bir kısmı Aile Sağlığı Merkezlerine kayıtlı değil. Erken evlilikler, istenmeyen gebelikler, kayıtlı olmayanların sağlık takibinin yeterince yapılamaması, gebelik öncesi, gebelik sırası ve sonrasında takibin yapılması gibi durumların araştırılması için AFAD ya da sağlık müdürlükleri bünyesinde özgün bir çalışma komisyonu dahi yok’’ dedi.

“Mültecilerin en büyük sorunu dil engeli’’

Mültecilerin sorunlarının başında dil engelinin geldiğine dikkat çeken Milletvekili Toğrul, “Son dönemlerde Suriyeli mülteci bebek ölümlerinin haberlerini daha da fazla almaya başladık. Tabi bu konuda alınan kayıtlar da çok sağlıklı değil. Defin listelerinden edinilen bilgilere baktığımızda sadece 2021 yılının ilk iki ayında 0-1 yaş arası 100’ün üzerinde Suriyeli bebeğin hayatını kaybettiğini görüyoruz. Bu rakamlar hepimizi endişelendiriyor. Suriyeli kadınlar dil sorunu yaşadıkları için Aile Sağlığı Merkezlerine başvurmaktan çekiniyorlar. Bu da anne ve bebek sağlığı açısından ciddi sorunlar meydana getiriyor. Savaşın onuncu yılında hala mülteci meselesini çözebilmiş değiliz. Sadece bebek ölümleri değil, mültecilerin ucuz işçi olarak çalıştırılması, kadınların ikinci eş olarak alınması, dil problemi, eğitim sorunları gibi birçok sorunun önüne geçilemedi henüz. Daha önceki dönemlerde de Suriyeli bebek ölümlerine ilişkin verileri sorduğumuz sorularda bakanlık maalesef doyurucu bir cevap vermedi. Bu anlamda komisyonlar kurulmalı ve bu sorunları azaltacak çalıştaylara ve konunun uzmanlarının görüşlerinin alınmasına ihtiyaç var. Bu konuda maalesef hükümet mülteci haklarıyla ilgili çalışan kurumların görüşlerini değerlendirmiyor. ‘Biz en iyisini biliriz, biz zaten gerekeni yapıyoruz’ gibi bir yaklaşım sergiliyor’’ ifadelerini kullandı.

Editör: Haber Merkezi