Taliban Sözcüsü Zebihullah Mücahid, Afganistan'daki son sürece ilişkin açıklamalarda bulundu.
Kabil yönetimine yakınlığıyla bilinen TOLO News'e röportaj veren Mücahid, Afganistan'da barış süreci, ABD ile yapılan anlaşma ve birçok diğer konuda dikkat çeken ifadeler kullandı.
Taliban: İlerleyiş zor kullanarak değil uzlaşı ile sağlandı
Son dönemde çok sayıda ilçe merkezini kontrol altına aldıklarını belirten Mücahid, bu ilerleyişin kuvvet kullanarak ve savaş sayesinde değil uzlaşı neticesinde kaydedildiğini ifade etti. Taliban sözcüsü, bu bölgelerde Kabil hükümeti güçlerinin teslim olduğunu, ciddi bir çatışma yaşanmadığını ve kendilerinin de çok az kayıp verdiğini öne sürdü.
Kendilerinin Doha Anlaşması sonrasında saldırıları yüzde 75 oranında azalttığını ifade eden Mücahid, Kabil hükümetinin ise kapsamlı harekatlar başlattığını, buna karşı da Taliban'ın misillemede bulunduğunu kaydetti.
Taliban Sözcüsü, son ilerleyişin hükümetin barış konusundaki iyi niyeti sebebiyle değil, zayıflığı sebebiyle gerçekleştiğinin altını çizdi:
"Eğer yapabilecek olsalardı bizleri yok etmek isterlerdi. Sürekli olarak bizleri öldürme arayışındalar. Bunu yapmama sebebi kapasitelerinin olmaması. Bu ayrı bir mesele." ifadesini kullanan Zebihullah Mücahid, hükümet güçlerinin yeterli gücü olmadığını söyledi. Mücahid, hükümet güçlerinin sürekli bir biçimde kendilerine teslim olduğunu söyledi.
ABD'nin açıklamaları
Mücahid'e ABD'nin son dönemdeki açıklamaları ve Taliban'a yönelik "şiddet" suçlamaları da hatırlatıldı.
Taliban Sözcüsü, ABD'nin Afganistan'a kuvvet kullanarak geldiğini, mevcut hükümetin de bölgeye kuvvet kullanılarak empoze edildiğini vurguladı. "ABD kuvvet kullanıyorsa bizler neden kullanamayalım?" ifadesini kullanan Mücahid, buna ek olarak ABD'nin Doha Anlaşması'nı da ihlal ettiğini savundu. Mücahid, ABD ve müttefiklerinin 1 Mayıs'ta ülkeden çekilmesi gerektiğini ancak bunun gerçekleşmediğini belirterek, ABD'nin aynı zamanda kendilerine yönelik hava saldırıları da düzenlediğini, bunun da bir ihlal olduğunu söyledi. Mücahid, kendilerine yönelik yaptırımların kalkmamasının da anlaşmanın bir başka ihlali olduğunu dile getirdi.
"İstediğimiz tarafla bağ kurabiliriz"
Mücahid'e yöneltilen sorular arasında, Taliban'ın El Kaide ile olan ilişkilerine yönelik iddialar ve Doha Anlaşması'nda bunun yasaklanacağı söylemleriydi.
Mücahid bu iddialara ilişkin dikkat çeken ifadeler kullandı:
"Anlaşmada hiçbir noktada, herhangi biriyle ilişkimiz olacağından veya olmayacağından söz edilmiyor. Açıkça söylemek gerekirse, ilişkiler meselesi süreçte değerlendirilmedi. Üzerinde anlaşılan şey, Afgan topraklarından ABD ve müttefiklerine yönelik bir tehdit oluşmayacağıydı."
Mücahid, Afgan topraklarının oldukça geniş ve izole olmasından hareketle, toprakların tamamını göz altında tutmanın mümkün olmadığını, bu konuda da ihlallerin yaşanabileceğini ancak kendilerinin bu durumda bir payı olmadığını vurguladı. Mücahid sözlerini şöyle sürdürdü:
"İlk olarak, ilişkilere dair hiçbir şeyden (anlaşmada) bahsedilmiyor. Dünyadaki Müslümanlar arasında bulunan ilişkiler inanç ile ilgili bir meseledir. Bu (talep) çok da mantıklı bir talep değil. Bu meseleden müzakerelerimiz sırasında da bahsettik. Amerikalılara bu ilişkinin ne manaya geldiğini açıkladık. Doğrusu, 20 yılın ardından bugün kimseyle kesilecek bir ilişkimiz bulunmuyor. Müslümanlar olarak bizler inancımızı ve Allah'a olan imanımızı paylaşıyoruz. Bu şartlar altında, tüm İslam dünyasıyla ilişkilerimiz var."
Mücahid, El Kaide liderlerinin Afganistan topraklarında öldürüldüğüne dair iddiaların da doğru olmadığını, kendileriyle bu konuda bir kanıt paylaşılmadığını kaydetti.
"Afganistan'daki savaş bir cihat"
Afganistan'da sürdürdükleri savaşın "işgale, işgalin destekçilerine, fitne ve fesada karşı bir cihat" olduğunu söyleyen Mücahid'e Suudi Arabistan ve Müslüman Alimler Birliği'nin "Taliban'ın savaşının meşru olmadığına" dair fetvaları hatırlatıldı.
Mücahid şunları söyledi:
"İlk olarak, bizlerin Amerika'ya karşı cihadı başladığında, bahsettiğiniz kişilerden hiçbiri ülkemizin işgal altında olduğuna, cihat edilmesine ve bunun bir zorunluluk olduğuna dair bir fetva yayınlamadı. Öyleyse biz neden şimdi savaşı bitirme hususunda onları dinleyelim? İkincisi, bahsettiğiniz kişilerin büyük çoğunluğu ülkelerinde hükümet görevlileridir ve ABD baskısı altındadırlar. John Nicholson Kabil'de NATO güçlerinin komutanı olduğu sırada, Taliban'a dini ve askeri baskıyı artıracaklarını ve böylece bizi müzakerelere iteceklerini söylemişti.
Dini baskıyı açıklarken, dünyadaki alimlerden Taliban'a karşı konuşmalarını isteyeceklerini ifade etmişti. Bu şartlar altında, bağımsız, inandırıcı ve güvenilir olan hiçbir alim tek bir söz edemez. Hükümetler bünyesinde görevli olan veya yönetimlerinin direktifleri doğrultusunda konuşanlar haricinde. Bazı açıklamalar da yanlış yorumlanıyor. Örneğin bir El Aksa imamıyla, böyle bir şey söyleyip söylemediğine dair konuştuğumuzda, böyle bir şey demediğini ifade etmişti. El Aksa imamı, ABD'ye karşı cihadın gerçekten bir cihad olduğunu ve kimsenin bunu yalanlayamayacağını söylemişti."
Taliban Sözcüsü Zebihullah Mücahid sözlerine şöyle devam etti:
"Tüm bu beyler bu sözleri söyleme yönünde dikte edilmişler. İkincisi, cihadımız onların fetvasıyla başlamadı, onların fetvasıyla da bitecek değildir. Üçüncüsü, İslam fıkhında bir ilke vardır. Bu ilmi bir meseledir. Bu ilke doğrultusunda, bir fetva verirken meseleyi her iki taraftan da araştırmak gerekir. Eğer her iki taraf da mevcut değilse, o konuda bir fetva verilemez. Bahsettiğiniz hiçbir müftü, bir tanesi bile bizim oturup konuşmadı, neden savaşıyorsunuz, mesele nedir demedi."
Mücahid Afganistan'da birçok alim olduğunu, ABD baskısı altında verilen siyasi fetvalara göre hareket etmeyeceklerini ve bu fetvaların hiçbir meşruiyeti olmadığını vurguladı.
Devam eden savaş
Taliban Sözcüsü Mücahid'e, ülkede süren savaşa dair de sorular yöneltildi.
Taliban, Afganistan'ın batısında bulunan Ferah ilinin Anar Dera ilçe merkez binasını çatışmalarda yıkmış, bu durum bazı kesimlerce tepkiyle karşılanmıştı.
Mücahid, binanın hükümet güçleri tarafından askeri amaçlarla kullanıldığını, çatışmalarda bu binanın yıkılmasının askeri bir karar olduğunu ifade etti. Mücahid, ülkedeki sivil yapıları normalde hedef almayacaklarını, bu durumun ise sivil değil askeri bir durum olduğunu kaydetti.
Pakistan ile ilişkiler
Röportajda Mücahid, Taliban lideri Mevlevi Heybetullah Ahundzade'nin Afganistan içerisinde olduğunu ve savaşı yönettiğini kaydetti.
Taliban Siyasi Ofis Şefi Molla Abdulgani Birader'in geçtiğimiz dönem Pakistan'a gerçekleştirdiği bir ziyarete de değinen Mücahid, bu ülkeden tavsiye ve talimat aldıkları iddiasını şiddetle reddetti. Mücahid, Pakistan'da 3.5 milyon Afgan mülteci olduğunu kaydetti.
Durand Hattı üzerinde, Veziristan'da ve Belucistan'da bulunan Afgan mültecilerden "Afganistan'da cihada katılanlar" da olduğunu söyleyen Mücahid, Birader'in bu kişileri ziyaretinin de doğal olduğunu belirtti.
Mücahid, Pakistan ile kendilerini irtibatlandıran raporlara da sert çıktı. Taliban Sözcüsü şu ifadeleri kullandı:
"Birçok liderimiz Pakistan'da şehit edildi. Molla Ahtar Mansur, Kandahar'ın Hakriz bölgesine giderken bir sınır bölgesinde, yol üzerinde şehit edildi. Molla Birader Ahund 8 yıl Pakistan'da hapsedildi. Birçok valimiz, yetkilimiz...
Molla Ubeydullah Pakistan cezaevlerinde şehit edildi. Onun hakkında haber bile yapılmadı. Pakistan tarafından tutuklanmıştı. Liderlerimiz böyle bir akıbetle karşılaşırken, orası nasıl olur da bizler için güvenli bir merkez veya danışma yeri olabilir?"
"Molla Ömer Zabul'de vefat etti"
Mücahid, Pakistan'da üst düzey bir liderlerinin olmadığını ancak bölgedeki mülteciler içerisinde mensuplarının olabileceğini belirtirken, Taliban'ın kurucu lideri Molla Muhammed Ömer'in Pakistan'da vefat ettiği iddialarını da yalanladı. Molla Ömer'in Zabul ilinde yaşamını yitirmiş olduğunu ifade etti.
İslami egemenlik konusu
Mücahid, Afganistan'a dair görüşmelerde gündeme gelen "İslami egemenlik" konusuna da açıklık getirdi. Taliban Sözcüsü Mücahid şu ifadeleri kullandı:
"İslami sistem gizli saklı bir şey değil. İslam sistemden bahseder. İslam fıkhı bununla doludur. Tüm Müslüman alimler ve bizim İslam alimlerimiz de bir İslami sistemin ne anlama geldiğini bilir. Bu tüm İslami hukukun uygulandığı anlamına gelir. Fıkhın ilkeleri temelinde bir sistem inşa etmek anlamına gelir.
Salih insanların sistemin parçası olduğu, karar vericilerin uzmanlar olduğu, tavsiye verenlerin uzmanlar olduğu, liderin Müslüman, dürüst, adil, eğitimli, dini ilkelere bağlı, erdemli olduğu bir sistem anlamına gelir. Gasıp, hırsız biri olmadığı, dışarıdan dikte edilmediği anlamına gelir. (...) Arzuladığımız sistem ehl el hal ve'l akd şûrası temelindedir."
Mücahid, arzuladıkları sistemde seçimlerin etkin bir yöntem olmadığını ifade etti. Kendisine dünyadaki 57 Müslüman ülkede seçimler olduğu hatırlatılınca ise, bunlardan hiçbirinin başarılı ülkeler olmadığını. İran ve Pakistan gibi ülkelerin borç ve mutsuzlukla dolup taştığını kaydetti. Türkiye'nin sıklıkla anayasa ve yasaları değiştirmek zorunda kaldığını, Mısır ve Cezayir'de seçimlerin başarısız olduğunu, Muhammed Mursi'nin dahi hapsedilip öldürüldüğünü söyledi. Emirlik sisteminin kırmızı bir çizgi olmadığını, müzakerlerin sonucunda Afganistan için kapsayıcı bir İslami sistem kurulacağını dile getirdi.
Taliban ve kadın hakları
İfade özgürlüğüne karşı olmadıklarını, hakaret dışında herkesin ifade özgürlüğüne sahip olduğunu belirten Mücahid, kadınların hakları konusunda da bir sorunları olmadığını söyledi. İslam fıkhına göre kadın devlet başkanı olamayacağını, ancak kadınların bunun dışında çalışmalarına, eğitimlerine, sosyal hayatlarına İslami ilkeler temelinde devam edebileceklerini vurguladı.
Kadınların yanlarında erkek olmadan dışarı çıkmasının yasaklandığına dair iddiaları reddeden Mücahid, "kadın şarkıcılar" gibi uygulamaların da İslam'a göre yasaklanacağını kaydetti.
Taliban değişti mi?
Taliban Sözcüsü'ne yöneltilen sorular arasında, Taliban'ın değiştiğine dair söylemler de vardı.
Zebihullah Mücahid, bunun bu şekilde yorumlanmasının doğru olmadığını, hareketin zaman içerisinde tecrübe kazandığını, bu tecrübenin de davranışlarına yansıdığını belirtti.
Mücahid, müzakerelerin kendi öncelikleri olduğunu, ancak zamanlarını çalmaya yönelik girişimler olduğu halde savaş seçeneğine başvuracaklarını dile getirdi.