TÜRK-ARAP İLİŞKİLERİNİN TARİHSELLİĞİ (1)


   Son yıllarda gerginleşen Türk-Arap ilişkilerinin tarihselliğini araştırmak icap ediyordu. Tarihin dehlizlerindeki verilere ulaşabilmek ve o münasebetlerin ışığında günümüz olaylarını incelemek gerektiği konusundaki ısrarlarımı bir kez daha belirtmek isterim.

   Özellikle Doğu Akdeniz'deki Hidrokarbon (ENERJİ) yataklarına ulaşabilmek için Türkiye’nin sarf ettiği olağanüstü gayret, kararlılık ve arama faaliyetlerinde kullanılmak için edindiği sismik gemi ve ekipmanlar, Mavi Vatan ve Libya gibi stratejik bir ülke konusundaki gayretleri, Akdeniz’e kıyısı olan ülkeleri rahatsız ettiği gibi ;
Emperyalizm ve sömürü konusunda uzmanlaşmış Amerika ve Rusya’yı da sahaya çekti. Hadi Fransızların Akdeniz’e sınırı var diyelim.
Mısır da haklı olabilir! Peki; şu Suudi Araplarına ve Birleşik Arap Emirliklerine ne oluyor? Ya Filistin? Diğer Arapça ve hâkim dil olarak Fransızca konuşan Akdeniz’e sahilleriyle açık; Cezayir, Fas ve Tunus’un tavrı ile ilgili kesin bilgiye ne yazık ki ulaşamadım. Kanaat ederim bizimkiler az çok bilgi sahibi olmuşlardır.
   Neticeten özellikle Akdeniz konusunda, başını Yahudi Rothschild ailesinin tezgahından geçme Emanuel Macron’un çektiği Fransa; Almanya, Yunanistan, İsrail, Suriye ve diğer AB ülkeleri ile birlikte Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri önümüzde bir blok olarak duruyor…
Biz Amerika ve Rusya ile ilgili problemlerimizi veya AB ile ilgili meselelerimizi üç aşağı beş yukarı biliriz, tahmin ederiz. Peki, bu Müslüman kardeşlerimizin(!) bizimle alıp veremediği nedir?

Haydi tarihe…

   Taberi Tarihi, Arapların en çok ehemmiyet verdiği ve referans aldığı tarihtir. Aşağıdaki değerlendirmeler Taberi tarihinden, yorum sizin…

HZ. PEYGAMBER’DEN ÖNCE TÜRK - ARAP MÜNASEBETLERİ

   İslamiyet’ten önceki dönemle alakalı olarak Taberi’de Türklerle alakalı rivayetlere bakacak olursak; Sam b. Nuh Arapların, İranlıların ve Rumların babasıdır. Ham Sudan’ın babasıdır. “Yafes ise Türk’ün ve Türk’ün amcasının oğlu olan Ye’cüc ve Me’cüc’ün babasının babasıdır. Nuh’un üç çocuğu oldu. Ham, Yafes ve Sâm’ın her üçünün de üçer çocuğu oldu.

Buraya dikkat!

   “Sam’ın Arap, Faris ve Rum adında çocukları oldu ve bunların hepsi iyidir. Yafes’in Türk, Sakâlibe ve Ye’cuc ve Me’cuc adında çocukları oldu ve bunlardan hiçbiri iyi değildir”

   Peygamberler, iyi insanlar ve Arapların tümü Sam’ın soyundan gelmişlerdir. Yukarıdaki rivayetle bu rivayeti birlikte düşünecek olursak Taberi’de bulunan bu naklin, açıkça Arap asabiyeti (Arap Milliyetçiliği) yansıtan bir rivayet olduğunu görürüz. Bir milletten çokça  (Aynı Tarih, I, 124. 58) Ye’cüc ve Me’cüc’ün Türkler olduğuna dair haberler hemen hemen bütün eski tefsirlerde geçmektedir! Bütün bu haberlerin menşei tamamen Yahudilere dayanmaktadır. Kitab-ı Mukaddes’teki ifadede, Türkler veya Türklerin anayurdunu gösterecek bir işaret mevcut değildir. Zira Kur’an-ı Kerim’de de Ye’cüc ve Me’cüc’ün cinsiyetleri, zaman ve mekânları tayin edilmemiştir. Bunlar, Kuran’da yeryüzünü ifsad edenler olarak vasfedilir. Cinsleri, zamanları ve mekanları tayin edilmediğine göre, geçmiş ve gelecekte, hangi ırk ve millete mensub olursa olsun, yeryüzündeki nizam ve intizamı bozmaya kalkışanların hepsine teşmil edilebilir. Bu bakımdan, bu güruhun Türklere tahsisi tamamen hatalıdır ve açıkça garazdır.

 

   (İsmail Cerrahoğlu, Tefsir Usûlü, Ankara, 1997, s.263) Ayrıca Ye’cüc ve Me’cüc’ün Türkler olamayacağına dair ayrıntılı bilgi için bkz. İsmail Cerrahoğlu, “Ye’cüc-Me’cüc ve Türkler”, AÜİFD, Ankara, 1975) .

Hz. Peygamber Dönemi (asv)

   Taberî’nin tarihinde geçen bir rivâyete göre Hz. Peygamber Türklerden şu şekilde bahsetmektedir:

   “Muhammed b. Müslim, Rasulullah'ın (sav) şöyle dediğini söyledi: İtaat etme/savunma/hafıza on kısıma ayrılmıştır. Bunun dokuzu Türklerde, biri diğer insanlardadır”

 

   Bu rivayetten anlaşılacağı gibi Hz. Peygamber (sav) o günün dünyasında yaşayan ırklardan ve milletlerden haberdardı. Tabii ki o dönemin güç dengeleri içinde bulunan Türklerden haberdar olmaması söz konusu olamayacağı gibi Türklerle alakalı Hz. Peygamber’e isnat edilen birçok hadis mevcuttur. Hatta bunların pek çoğu sahih hadis kaynaklarında bulunmaktadır. Bu hadisler bir çok araştırmacı tarafından incelenip araştırılmıştır.

   (Ramazan Şeşen, “Eski Araplar’a Göre Türkler”, Türkiyat Mecmuası, İstanbul 1969,Taberi Tarihi)
 Bu hadislerden en meşhur olanı şu hadistir:

“ Türkler size ilişmedikçe siz de onlara ilişmeyiniz.”

   (Ebû Dâvud, Melâhim, 8; Nesaî, Cihâd, 42; Beyhakî) Bkz. Zekeriya Kitapçı, “Hadislerde Türkler –Sahih ve Sünenlerde Bir Tarama-”, Tarih ve Medeniyet, Mayıs, 1996, no: 27, s.47-52. 92 Bkz. Abdülkadir Aykan, Türklerle İlgili Hadislerin Tetkiki.

   İslam peygamberi sonrası, dört halife dönemindeki hadiseler aynı tarihe müracaat…

 TABERİ TARİHİNDE EMEVİLER DÖNEMİNDE TÜRKLERLE İLGİLİ RİVAYETLERİN TESPİTİ

   Emeviler döneminin başlamasıyla Türk-Arap ilişkileri yeni bir döneme girmiştir. Emevilerin ilk halifesi Muaviye b. Ebi Süfyan, ara verilmiş olan fetih hareketlerine yeniden hız verir. Bu nedenle Maveraünnehir Bölgesi başta olmak üzere kaybedilen ve kontrolden çıkan bir çok yer tekrar ele geçirildi. Böylece Emeviler dönemiyle birlikte Türklerle Araplar arasında yaklaşık doksan yıl sürecek olan hakimiyet mücadelesi başlamış oldu.

   En önemli dönem, hem çok uzun hem de kanlı; içinde Curcan, Buhara ve Talkan katliamları var.
Sırasıyla Muaviye, oğlu Yezid ve Haccac dönemleri; Kadim Türkistan’daki komutanda Emir Kuteybe… Üzülerek belirteyim ki, Taberi tarihi bu zevatın yediği herzeleri teker teker anlatıyor. Çok açık çok net…
   İddia edileceği üzere Talkan ve Curcan katliamlarının olup olmadığı konusunda, bizim tarihçiler de “İki ara bir derede” net bir şey söylemiyorlar. İlber Hoca bile “kem küm” etti. Detayları yok vs… Olmuş mu ? Olmuş. Var mı? Var. Gerçekleri ve olanları inkar, kimseye bir şey kazandırmaz. Neticeten hadise ve tarihsel gerçeklere objektif bakabilmenin gayreti içindeyiz. Kaynak Taberi tarihi. Yazıyı uzatmamak adına iki bölümde incelemeyi uygun gördüm.

   Önümüzdeki 2. bölümde tarihe ışık tutacak; Emir Timur-İbn’i Haldun görüşmesini, Suud sülalesiyle tarihi münasebetler, yine tarihsel ve güncel kaynaklarda Arap aydınlarının (!) Türkler hakkındaki ifadeleri ve Arap kamuoyunun bizimle ilgili ifadelerini derlemeye çalışıp sonuç kısmını değerlendireceğiz.

   “Benden sonrası otuz yıl, sonrası saltanattır” Hz Muhammed (asv)

   Bütün görüş ve düşüncelerimiz bu hadisin içinde mündemiç, yani gizli. Açıklamaya, faş etmeye çalıştığımız meseleler bununla alakalı.
Türkler, sabırlı millettir. Bu, çok üstün bir meziyet ve özelliktir. Ancak, düşmanını ve düşmanlarını tanımayacak kadar ahmak değildir, asla.

Sağlıcakla,
ALLAH ‘a emanet olunuz…

                                                                                                           Bülent AKALIN

'&"  ا ا%د 91 Bkz. Zekeriya Kitapçı, “Hadislerde Türkler –Sahih ve Sünenlerde Bir Tarama-”, Tarih ve Medeniyet, Mayıs, 1996, no: 27, s.47-52. 92 Bkz. Abdülkadir Aykan, Türklerle İlgili Hadislerin Tetkiki, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, AÜSBE, Ankara, 1998. 93 Bkz. Zekeriya Kitapçı, Hz. Peygamber’in Hadislerinde Türkler, Kony