Samsun Üniversitesi Düşünce ve Sanat Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (DÜSAM), Politika Konuşmaları kapsamında Dr. Mehmet Talha Paşaoğlu’nun moderatörlüğünde Dr. Ertuğrul Zengin’i ağırladı. Zengin; online bir platform üzerinden gerçekleştirilen programda, “Akıncılar Hareketi: 1970’lerde İslamcı Gençliğin Oluşumu ve Eylemi” başlığı altında konuşmasını gerçekleştirdi.

“İslamcılık kendini ifade etme konusunda çok açık bir topluluk değildi”
Zengin, Türkiye’deki İslamcılığın sembol hareketlerinden biri olan Akıncılar Hareketi üzerine, Galatasaray Üniversitesi’nde doktora çalışmasını gerçekleştirdi. Bu çalışması daha sonra “Akıncılar Hareketi: 1970’lerde İslamcı Gençliğin Oluşumu ve Eylemi” başlığıyla kitaba dönüştü. Zengin, bu çalışmasının döneme dair önemli bir kayıt çalışması olduğunu şöyle vurguladı: “İslamcılık, sol ve ülkücülük olarak üç damardan hareket olarak bahsedersek, İslamcılık kendini ifade etme konusunda çok açık bir topluluk değil. Özellikle solda daha çok gördüğümüz, son zamanlarda ülkücü harekette de rastlanan hatıra yazma, geçmişteki olayları ya da düşüncelerini dile getirme bakımından birçok çalışma var. Burada İslamcılık belki en mütevazi kesim, kendini ifade etmekten imtina ediyor. Bunun tabii çeşitli sebepleri olabilir. En temel sebep belki İslami kültürde kendisini çok fazla öne plana çıkarmama, nefis terbiyesi gibi bir düşünce belki etkili.”
Zengin, Türkiye’de İslamcılığın “üstat” olarak adlandırılan belirli isimler veya politikacılar üzerinden geldiğine değinerek, kendi çalışmasında bu işin sivil toplum boyutuna bir üçüncü damar olarak odaklandığını belirtti. İslamcılığın sivil toplum boyutunu araştırdığı kısmın, araştırmanın sözlü tarih kısmını oluşturduğunu, bunun yanında dönemin gazete ve dergilerini de incelediğini ifade ederek, “Sadece hafızaya güvenerek, bugün Akıncılar, o günü nasıl görüyor gibi değil de biraz daha nesnel bir anlatı kurabilmek için, dönemin özellikle Milli Gazete ve Yeni Devir gazeteleri önemli gazetelerdir. Tabii ki birçok dergilerimiz var, sekiz on tane, o dergiler üzerinden günü gününe ne olduğuna dair, neler yaşandığına dair, yaşananlara o günün şartlarında nasıl tepki verildiğine dair bir taraftan da daha nesnel bir anlatı kurmaya çalışan, o günü yaşamaya çalışan bir anlatıyla, bir de bahsettiğim tanıklıkları birleştiren bir anlatı. Çünkü tanıklıklar biliyorsunuz, hafıza nisyan ile bilinir” diye konuştu.
Zengin bu çalışmanın, özellikle 1970-1980 yılları arasındaki gençlik hareketinin yaşadıklarına dair bir olgu çalışması olarak ele alınabileceğini söyledi ve iki farklı boyutu olduğunu vurguladı.

“İslamcılık, milliyetçi muhafazakarlıktan kopan, kendini farklılaştırma çabası olan bir düşünce biçimi”
Zengin, Akıncılık üzerine yaptığı araştırmanın içe dönük tarafının ağır bastığını ve kendi macerası ile ilişkili bir çalışma olduğunu belirterek, “Hem İslamcılık hem de kendi maceram üzerinden bu denklemi oluşturmak. Bir arayış, bir tarafıyla. Aslında İslamcılığı anlamak üzerinden başladım çalışmaya. İlk metinlere gittim, Necip Fazıllara. Bunlar aslında daha önce çalışılmış şeyler, ama yeni bir metinleştirme çalışması” şeklinde konuştu. Zengin, İslamcılık meselesine farklı bir gözlükle baktığını ve kendi çalışma alanı olan Akıncılar meselesi ile birleştirdiğini anlatarak sözlerine şu şekilde devam etti: “Milliyetçi muhafazakarlıkla İslamcılığın aslında farklı olduğunu söylemeye çalıştım. İslamcılığın milliyetçi muhafazakarlıktan kopan, en azından kendini farklılaştırma çabası olan bir düşünce biçimi ve daha sonra da eylem biçimi olduğuna kanaat getirdim ve bunu ifade ettim. Literatürde de olan bir şey. Ama tekrar bir değerlendirmeyle bunu da ortaya çıkarmaya çalıştım.”

“27 Mayıs’ın önemli etkilerinden biri, Türkiye’de ideolojik hareketlerin önünü açmasıdır”
27 Mayıs’ın İslamcılık üzerindeki etkilerinden bahseden Zengin, şunları kaydetti:
“27 Mayıs’ın önemli etkilerinden biri, Türkiye’de ideolojik hareketlerin önünü açmasıdır. Solun da önünü açmıştır. Ama sadece solun değil, milliyetçi hareketin, ülkücü hareketin de önünü açmıştır. Keza, İslamcı hareketin de önünü açmıştır. Yani Alparslan Türkeş de Necmettin Erbakan da biraz 27 Mayıs şartlarının ortaya çıkardığı aktörlerdir. 27 Mayıs yaşanmamış olsaydı, ideolojik nosyonları güçlü figürlerin ortaya çıkması, yine belki çıkabilirdi ama daha marjinde kalabilirlerdi.”
Zengin, milliyetçi hareketin ve İslamcı hareketin özellikle 1969’dan sonra kendi çizgilerini daha net ayırt ettiklerine değinerek, “Daha önce antikomünizm diyebilirsiniz, milliyetçi muhafazakarlık diyebilirsiniz, şemsiyesi altında gözüken gruplar, Kemalizm veya sol karşıtlığı üzerinden birlikte olan gruplar, biraz daha İslami bir nosyonum var diyenler ve bir ülkücü hareket olarak ayrılıyor.”
Milli Türk Talebe Birliği’nin (MTTB) zamanla İslamcılaştığını ifade eden Zengin, bu değişimin Türkiye siyaseti açısından önemini şu şekilde açıkladı: “Çünkü MTTB o dönemin en önemli öğrenci derneği. Çok ciddi bir örgütlenmesi var. Bugünkü şartlarda aslında bizim tahayyül edemeyeceğimiz. Düşünün, 12 Mart süreçlerinde doğrudan genelkurmay başkanı ile hatta cumhurbaşkanı ile doğrudan muhatap olabilecek bir gücü var. Hem çok meşru, yani devlet tarafından tanınırlığı olan hem de etki alanı yüksek bir grup.”

“Akıncılar hareketinin ortaya çıkmasının bir vesilesi, İslamcı gençlerin kendini koruma çabası”
Konuşmasının devamında 12 Mart’ın hem sol hareketlere hem de İslami hareketlere ket vurduğuna değinen Zengin, 68 ve 78 kuşakları arasındaki farklardan bahsetti. 1978’de çok önemli bir kitleselleşme yaşandığını, “Sadece İslami hareketler açısından değil, bütün hareketler açısından muazzam bir kitleselleşmeye tekabül ediyor” sözleriyle ifade etti. Zengin ayrıca, MTTB’nin daha çok muhafazakar öğrenci yetiştirmeye dönük bir yapısı olduğunu ve artık sokağa yansıyan İslamcı hareketlerden ayrılmaya başladığını vurguladı. Akıncılar hareketinin ortaya çıkışını şu sözleriyle açıkladı: “Akıncılar hareketinin ortaya çıkmasının birçok vesilesi olabilir ama bu vesilelerden bir tanesi, İslamcı gençlerin kendini koruma çabası. İslamcılık ve şiddet ayrı bir mesele. Ama şu kadarını söyleyeyim. Bu koruma, onlar silah taşıyorsa, biz de taşıyalım gibi bir korumadan ziyade, ne kadar örgütlü kalırsak, o kadar muhafaza oluruz. Bunun için çeşitli üniversiteye girme stratejileri olabilir. Çeşitli yurtlarda örgütlenme stratejileri olabilir.”
Zengin, Akıncılar hareketinin, önce örgütlenerek bir arada olma, daha sonra kendi ideolojilerini ifade etme ve toplumsal alanda var olma şeklinde bir süreç izlediğini ifade etti. Bu süreçte, Akıncılar hareketi içinde yer alan gençlerin, hem ideolojik bir üretim yapma, hem de eylemlere katılma gibi sorumluluklar yüklendiklerine ve işlerinin kolay olmadığına değindi.
“Akıncılar Hareketi: 1970’lerde İslamcı Gençliğin Oluşumu ve Eylemi” başlıklı program, dinleyicilerin katkı ve sorularıyla sona erdi.

İstanbul'da bazı deniz ulaşımı seferleri iptal edildi! İstanbul'da bazı deniz ulaşımı seferleri iptal edildi!

Editör: Haber Merkezi