UYUŞTURUCU

Yıllardır yüzlerce yazar çizerin yazması, sivil toplum kuruluşlarının, belediyelerin ve diğer devlet kuruluşlarının konferans, seminer ve diğer eğitim çalışmaları, M.E.B ve emniyetin ortak çalışması sonucunda okullarda yapılan eğitim çalışmaları görülüyor ki çağın en büyük belasının yayılmasına engel olamadı.
Başta sentetik uyuşturucu diye tabir edilenler olmak üzere Türk gençliği topyekûn uyuşturucu bataklığında kıvranıyor. Lanet olası bela toplumun tüm sosyal kesimlerinde kendini her unsuruyla hissettirmeye devam ediyor. Zengin, fakir, genç, yaşlı, kadın, erkek ayrımı yapmadan zehir bütün hızıyla yayılmaya devam ediyor.
Biz de ısrarla aynı metotlarla mücadele ettiğimizi zannederek ayrı sonuç almayı hedefliyoruz. Halbuki aynı metotlarla ayrı sonuç alınmaz.
Türkiye’nin bütün meselelerini telafisi mümkün, işsizliği halledebilirsiniz, gelir dağılımındaki adaletsizliği giderebilirsiniz, yabancı göçmen meselesini çözebilirsiniz. 
Uyuşturucuyla gerçek manada mücadeleyi devletin resmi politikası yapamazsanız bu beladan kurtulmak mümkün olmaz. Uyuşturucunun tahribatını çözemezsiniz.
İçici profilinden, satıcı profiline kadar değişimi fark edemez, belayı göz ardı ederseniz yarınlardaki yıkımın hep beraber altında kalırız.
Öğretmenin, polisin, avukatın, savcının, doktorun bağımlı olduğu ve bağımlıların bir süre sonra satıcı olarak karşınıza çıktığı gerçeği ile yüzleşmeliyiz.
Uyuşturucu sermayesinin adaleti, siyaseti hatta bürokrasiyi ele geçirdiği gerçeğini hem ülkemizde hem de dış ülkelerdeki örneklerini biliyoruz.
Başta PKK ve FETÖ terör örgütlerinin ana sermayesinin uyuşturucu olduğunu unutmamalıyız.
Milletin başından sonuna kadar çürümesini sağlayan uyuşturucu ve sermayesinin en ücra köşelere kadar yayıldığını görmeliyiz.
Öyle anlaşılıyor ki sığ eğitim faaliyetleri ve polisiye tedbirlerle mesele bir yere kadar halloluyor. Öyleyse kullanılan tedbirlerin yanında başka yöntemler bulmalı ve hayata geçirmeliyiz.
Göstermelik değil, gerçek manada gençliğin spor yapacağı alanlar çoğalmalı, kültürel alanda hizmet veren dernekler, kulüpler desteklenmeli, ailelerin duyarlılığı arttırılacak şekilde eğitim verilmeli gençler spora ve sanata yönlendirilmeli, yarışmacı öğretim sisteminden yetiştirici eğitim sistemlerine geçilmeli, zihin ve zekâ oyunları teşvik edilmeli, hayatın her alanı, mücadele alanı olarak görülmelidir. Sporu israf gibi algılayan yönetici zihniyeti değişmeli, kısaca gençlik spora, sanata ve kültürel faaliyetlere yönlendirilmelidir.
Uyuşturucu sermayesi çok iyi takip edilmeli, hukuki eksikler varsa giderilmelidir.
Toplumun her kesiminde uyuşturucu duyarlılığı arttırılmalıdır.
Geç kalıyoruz, gecikmenin telafisinin olmadığının şuurunda olmalıyız.