Zafer Partisi Genel Başkan Yardımcısı Gencehan Tunay "Hedeften uzak iklim yasası hakkında değerlendirme" başlıklı yazılı bir açıklama yaptı.
Zafer Partisi Genel Başkan Yardımcısı Gencehan Tunay
Tunay, "AK Parti’nin sunduğu İklim Kanunu Teklifi bazı olumlu unsurlar içerse de Türkiye’nin taahhütte bulunduğu 2053 yılı sıfır emisyon hedefinden uzak, önemli eksiklik ve zayıf yönlere sahiptir. açıklamasında bulunarak; yasanın zayıf yönlerini şöyle açıkladı:
"1 Ara Hedef belirsizliği: Kanun teklifi, her ne kadar Türkiye'nin 2053 net sıfır emisyon hedefini ortaya koysa da, kısa ve orta vadeli bağlayıcı emisyon azaltma hedeflerine ve fosil yakıtlardan çıkışa yer vermemektedir. Avrupa Birliği, 2030 yılına kadar emisyonlarını %55 oranında azaltmayı yasal olarak bağlayıcı hale getirmişken, Türkiye’nin benzer bir ara hedef belirlememesi, uygulama sürecinde belirsizlik yaratmaktadır. -Teklifte hem sera gazı salınımına dair azaltım hedefi yok, hem de böyle bir hedef olmadığı için fosil yakıtlardan, özellikle de kömürden çıkışa dair bir politika yok. "Hükümetin mevcut politikaları, iklim değişikliğiyle mücadele hedefleriyle çelişmektedir. Türkiye’nin bu hedefler doğrultusunda fosil yakıtları, özellikle kömürü, kademeli olarak terk etmesi gerekirken; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı hâlâ kömür arama projelerine ve sondaj çalışmalarına devam etmekte, termik santralleri ise özelleştirme kapsamında ihaleye çıkarmaktadır. Oysa karbon emisyonunu düşürmenin ilk koşulu, kömür ve kömüre dayalı teknolojilerin terk edilmesidir. Bu nedenle, yeni kömür projeleri yürütülmesi, bu alanda teknoloji geliştirilmesi ve kamu kaynaklarının buna ayrılması hem israf hem de ciddi bir tutarsızlıktır."
2 İklim Olayları: Teklifte, iklim değişikliği, şiddetli hava ve iklim olaylarının olumsuz etkilerinden en az şekilde etkilenmek için yapılması gerekenler gibi pek çok konu ayrıntılı bir şekilde ele alınmamaktadır.
3 Adil Geçiş Yükümlülüğü Yok: “Sıfır emisyon hedefi için fosil yakıtlı sistemleri, termik santraller, onlara bağlı sanayiler, yan sanayilerin terk edilmesi ve bütün bunların yerine yeşil dönüşüm olması gerekiyor. Burada da fosil yakıtlı sistemler ve onlarla bağlantılı alt sistemler, sektörler ya da alt sektörlerde çalışanların yeni düzene uyum göstermesini kapsayan adil geçiş kavramı var. Örneğin termik santral veya fosil yakıta dayalı sektör kademeli olarak kapatılıp, yenilenebilir enerji sürecine nasıl geçilecek? Bu sektörde çalışanların istihdamına nasıl bir çözüm getirilecek? Bununla ilgili de bir herhangi bir yükümlülük ve bir politikadan söz edilmiyor.
4 Sera gazlarını azaltma politikaları: “Sera gazlarını azaltmak ve başta ormanlar, çayırlar, meralar, tarım alanları, sulak alanlar gibi yutak alanların kuvvetlendirilmesi ve genişletilmesine ilişkin yükümlülükler, hedefler ve politikalara doğrudan yer verilmemiştir”.
5 Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) ve Karbon Piyasası net değil: . ETS’nin oluşturulması önemli bir adım olsa da, karbon fiyatlandırması, sektörler arası denge, gelirlerin nasıl kullanılacağı gibi kritik detaylar belirsiz. . AB ETS’si, denizcilik ve havacılığı kapsayacak şekilde genişletilirken, Türkiye’de hangi sektörlerin nasıl dahil edileceği açık şekilde belirtilmemiştir.
6 SInırda Karbon Düzenleme Mekanizmasına (CBAM) uyum eksik: AB’nin 2026’dan itibaren uygulamaya koyacağı Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM) kapsamında, Türkiye’den ihraç edilen çelik, alüminyum, çimento gibi ürünlerden karbon vergisi alacak. Kanun teklifinde, bu vergilerin nasıl önleneceği ve Türkiye sanayisinin nasıl uyum sağlayacağı konusunda açık bir yol haritası bulunmuyor.
7 Denetim ve Yaptırımlar Zayıf: Emisyon azaltım yükümlülüklerini ihlal eden şirketler veya sektörler için kesin yaptırımlar belirtilmemiş. Bağımsız bir denetleme kurulu yerine, mevcut kamu kuruluşlarının görevine bırakılmıştır. AB ülkelerinde bağımsız iklim konseyleri varken, Türkiye’de böyle bir mekanizma öngörülmüyor. İlgili kurum ve başkanlıklar özerk olması gerekirken kanun teklifinde öngörülen tüm kurul, denetleme ve danışma kurulları merkezi yönetimin bünyesinde toplanmıştır. Örneğin, “İklim Değişikliği Başkanlığı”, bağlı olduğu bakanlık ve bakanın politikasından bağımsız bir politika nasıl belirleyecek? Bakanlığın yanlış uygulamalarına nasıl karşı çıkabilecek? Benzeri şekilde, il iklim değişikliği kurulları valiliğin bir memuru veya birimi iken, valiye rağmen bağımsız bir politika nasıl belirleyecek? Kaldı ki yasa teklifinde, “politikanın bakanlık tarafından belirleneceği” açık bir şekilde belirtilmektedir. İklim Değişikliği Başkanlığı ve il iklim kurulları merkezi idareden bağımsız olmalıdır. Mevcut durumda ve önerilen durumda bu kurul başkanlıklar bakanlığın bir teşkilatıdır ve tamamen bakanlığa bağlıdır.
8 Fosil Yakıt Bağımlılığına Yeterli Çözüm Sunmuyor: Türkiye hala kömür ve doğal gazdan büyük ölçüde enerji sağlıyor. Yenilenebilir enerjiye geçiş teşvik edilse de, kömürden çıkış tarihi gibi net bir taahhüt yok. Fosil yakıtlardan çıkışa dair yol haritası ve ara hedefler verilmelidir. Yukarda belirtildiği gibi, fosil yakıtların terkedilmesine dair yol haritası ve ara hedefler verilmesi gerekirken, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2025 yılı yatırım bütçesinde yeni kömür yataklarının araştırılması için bütçe ayırmıştır. Bu husus hem bütçenin doğru kullanılmadığını, hem de iklim değişikliği ile ilgili atılan adımların inandırıcı olmadığını göstermektedir.
9 Yerel Yönetimlerin Rolü belirsiz: Belediyelerin ve Yerel yönetimlerin iklim politikalarında nasıl bir rol oynayacağı net belli değil. Avrupa ülkelerinde yerel yönetimlere iklim politikalarında büyük yetkiler tanınırken, Türkiye’de merkezi yönetim ağırlıklı bir yapı öngörülüyor. İklim politikalarında yerel yönetimlere bir rol tanımlanmaması ve ilgili kurulların bağımsız olmaması önemli bir sorun oluşturacaktır.
10 Hava Kirliliği: Kanunda sağlıktan hiçbir şekilde bahsedilmiyor Hava kirliliğinden dolayı insan yaşamını ve sağlını tehdit eden unsur ve önlemlerden hiçbir şekilde bahsedilmiyor."
Zafer Partisi Genel Başkan Yardımcısı Gencehan Tunay'ın açıklamalarının tamamı şöyle:
"AK Parti’nin sunduğu İklim Kanunu Teklifi, bazı olumlu yönler taşısa da 2053 sıfır emisyon hedefiyle uyumlu olmaktan uzaktır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın kömür arama ve sondaj faaliyetlerini sürdürmesi, ayrıca termik santralleri özelleştirmeye devam etmesi, teklifin iklim hedefleriyle çeliştiğini göstermektedir. İklim değişikliği, insan faaliyetlerinin (özellikle fosil yakıt kullanımı, ormansızlaşma ve sanayi) atmosfere saldığı sera gazları nedeniyle meydana gelen, ekosistemler, biyolojik çeşitlilikte değişikliklere yol açan, insan sağlığı ve gıda güvenliği üzerinde ciddi etkiler yaratan küresel bir sorundur. Bu değişikliğin başlıca sorumlusu gelişmiş ülkeler olsa da, çözüm için tüm insanlığa görev düşmektedir. Küresel mücadele kapsamında 1994'te yürürlüğe giren BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne (BMİDÇS) Türkiye 24 mayıs 2004 yılında 189.taraf olmuştur. Eylül 2021'de ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin 2053 ‘de net sıfır emisyon ve yeşil kalkınma hedeflerini açıkladı, bunun üzerine Paris Anlaşması, 6 Ekim 2021'de TBMM'de onaylandı ve Türkiye, Paris Anlaşması’na en son katılan ülkelerden biri oldu. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti bu kapsamında ilk iş olarak, 29 Ekim 2021'de "Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın adını "Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı" olarak değiştirdi, bakanlık bünyesinde "İklim Değişikliği Başkanlığı" kuruldu ve “İklim Değişikliği ve Uyum Koordinasyon Kurulu” da yeniden yapılandırıldı. Ancak henüz sıfır karbon hedefleri ve yenilenebilir enerji yatırımları gibi adımlar atılmadı. “İklim Değişikliği Başkanlığı” özerk bir kurul olması gerekirken, bakanlık bünyesinde ve bakana bağlı bir kurum oldu. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Paris Anlaşması kapsamında ciddi adımlar atmak amacıyla; 15 madde, 3 geçici madde ve 3 farklı kanunda değişiklik içeren Türkiye’nin ilk “İklim Kanunu” kanun teklifini TBMM’ye sundu. Kanun Teklifi, “İş dünyası ve sermayenin bu alanda yatırımlar yaparak, kurulmak istenen emisyon ticareti ve karbon piyasasından para kazanmasını öngören neoliberal politikalara dayalı, küreselleşme ve pazar ekonomisi kurallarıyla işleyecek bir iklim kanunu teklifidir. AK Parti’nin sunduğu İklim Kanunu Teklifi bazı olumlu unsurlar içerse de Türkiye’nin taahhütte bulunduğu 2053 yılı sıfır emisyon hedefinden uzak, önemli eksiklik ve zayıf yönlere sahiptir. TEKLİFİN ÖNE ÇIKAN EKSİKLİK VE ZAYIF YÖNLERİ 1 Ara Hedef belirsizliği: Kanun teklifi, her ne kadar Türkiye'nin 2053 net sıfır emisyon hedefini ortaya koysa da, kısa ve orta vadeli bağlayıcı emisyon azaltma hedeflerine ve fosil yakıtlardan çıkışa yer vermemektedir. Avrupa Birliği, 2030 yılına kadar emisyonlarını %55 oranında azaltmayı yasal olarak bağlayıcı hale getirmişken, Türkiye’nin benzer bir ara hedef belirlememesi, uygulama sürecinde belirsizlik yaratmaktadır. -Teklifte hem sera gazı salınımına dair azaltım hedefi yok, hem de böyle bir hedef olmadığı için fosil yakıtlardan, özellikle de kömürden çıkışa dair bir politika yok. "Hükümetin mevcut politikaları, iklim değişikliğiyle mücadele hedefleriyle çelişmektedir. Türkiye’nin bu hedefler doğrultusunda fosil yakıtları, özellikle kömürü, kademeli olarak terk etmesi gerekirken; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı hâlâ kömür arama projelerine ve sondaj çalışmalarına devam etmekte, termik santralleri ise özelleştirme kapsamında ihaleye çıkarmaktadır. Oysa karbon emisyonunu düşürmenin ilk koşulu, kömür ve kömüre dayalı teknolojilerin terk edilmesidir. Bu nedenle, yeni kömür projeleri yürütülmesi, bu alanda teknoloji geliştirilmesi ve kamu kaynaklarının buna ayrılması hem israf hem de ciddi bir tutarsızlıktır." 2 İklim Olayları: Teklifte, iklim değişikliği, şiddetli hava ve iklim olaylarının olumsuz etkilerinden en az şekilde etkilenmek için yapılması gerekenler gibi pek çok konu ayrıntılı bir şekilde ele alınmamaktadır. 3 Adil Geçiş Yükümlülüğü Yok: “Sıfır emisyon hedefi için fosil yakıtlı sistemleri, termik santraller, onlara bağlı sanayiler, yan sanayilerin terk edilmesi ve bütün bunların yerine yeşil dönüşüm olması gerekiyor. Burada da fosil yakıtlı sistemler ve onlarla bağlantılı alt sistemler, sektörler ya da alt sektörlerde çalışanların yeni düzene uyum göstermesini kapsayan adil geçiş kavramı var. Örneğin termik santral veya fosil yakıta dayalı sektör kademeli olarak kapatılıp, yenilenebilir enerji sürecine nasıl geçilecek? Bu sektörde çalışanların istihdamına nasıl bir çözüm getirilecek? Bununla ilgili de bir herhangi bir yükümlülük ve bir politikadan söz edilmiyor. 4 Sera gazlarını azaltma politikaları: “Sera gazlarını azaltmak ve başta ormanlar, çayırlar, meralar, tarım alanları, sulak alanlar gibi yutak alanların kuvvetlendirilmesi ve genişletilmesine ilişkin yükümlülükler, hedefler ve politikalara doğrudan yer verilmemiştir”. 5 Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) ve Karbon Piyasası net değil: . ETS’nin oluşturulması önemli bir adım olsa da, karbon fiyatlandırması, sektörler arası denge, gelirlerin nasıl kullanılacağı gibi kritik detaylar belirsiz. . AB ETS’si, denizcilik ve havacılığı kapsayacak şekilde genişletilirken, Türkiye’de hangi sektörlerin nasıl dahil edileceği açık şekilde belirtilmemiştir. 6 SInırda Karbon Düzenleme Mekanizmasına (CBAM) uyum eksik: AB’nin 2026’dan itibaren uygulamaya koyacağı Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM) kapsamında, Türkiye’den ihraç edilen çelik, alüminyum, çimento gibi ürünlerden karbon vergisi alacak. Kanun teklifinde, bu vergilerin nasıl önleneceği ve Türkiye sanayisinin nasıl uyum sağlayacağı konusunda açık bir yol haritası bulunmuyor. 7 Denetim ve Yaptırımlar Zayıf: Emisyon azaltım yükümlülüklerini ihlal eden şirketler veya sektörler için kesin yaptırımlar belirtilmemiş. Bağımsız bir denetleme kurulu yerine, mevcut kamu kuruluşlarının görevine bırakılmıştır. AB ülkelerinde bağımsız iklim konseyleri varken, Türkiye’de böyle bir mekanizma öngörülmüyor. İlgili kurum ve başkanlıklar özerk olması gerekirken kanun teklifinde öngörülen tüm kurul, denetleme ve danışma kurulları merkezi yönetimin bünyesinde toplanmıştır. Örneğin, “İklim Değişikliği Başkanlığı”, bağlı olduğu bakanlık ve bakanın politikasından bağımsız bir politika nasıl belirleyecek? Bakanlığın yanlış uygulamalarına nasıl karşı çıkabilecek? Benzeri şekilde, il iklim değişikliği kurulları valiliğin bir memuru veya birimi iken, valiye rağmen bağımsız bir politika nasıl belirleyecek? Kaldı ki yasa teklifinde, “politikanın bakanlık tarafından belirleneceği” açık bir şekilde belirtilmektedir. İklim Değişikliği Başkanlığı ve il iklim kurulları merkezi idareden bağımsız olmalıdır. Mevcut durumda ve önerilen durumda bu kurul başkanlıklar bakanlığın bir teşkilatıdır ve tamamen bakanlığa bağlıdır. 8 Fosil Yakıt Bağımlılığına Yeterli Çözüm Sunmuyor: Türkiye hala kömür ve doğal gazdan büyük ölçüde enerji sağlıyor. Yenilenebilir enerjiye geçiş teşvik edilse de, kömürden çıkış tarihi gibi net bir taahhüt yok. Fosil yakıtlardan çıkışa dair yol haritası ve ara hedefler verilmelidir. Yukarda belirtildiği gibi, fosil yakıtların terkedilmesine dair yol haritası ve ara hedefler verilmesi gerekirken, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2025 yılı yatırım bütçesinde yeni kömür yataklarının araştırılması için bütçe ayırmıştır. Bu husus hem bütçenin doğru kullanılmadığını, hem de iklim değişikliği ile ilgili atılan adımların inandırıcı olmadığını göstermektedir. 9 Yerel Yönetimlerin Rolü belirsiz: Belediyelerin ve Yerel yönetimlerin iklim politikalarında nasıl bir rol oynayacağı net belli değil. Avrupa ülkelerinde yerel yönetimlere iklim politikalarında büyük yetkiler tanınırken, Türkiye’de merkezi yönetim ağırlıklı bir yapı öngörülüyor. İklim politikalarında yerel yönetimlere bir rol tanımlanmaması ve ilgili kurulların bağımsız olmaması önemli bir sorun oluşturacaktır. 10 Hava Kirliliği: Kanunda sağlıktan hiçbir şekilde bahsedilmiyor Hava kirliliğinden dolayı insan yaşamını ve sağlını tehdit eden unsur ve önlemlerden hiçbir şekilde bahsedilmiyor."