HABERHERGÜN ÖZEL

Çin geçtiğimiz günlerde Türkiye’den bazı gazetecileri Sincan Uygur Bölgesi’ne davet ederek propaganda girişiminde bulundu. Davete icabet eden gazetecilerden T24 yazarı Aslı Atasoy, Sincan’da 10 gün başlıklı yazısında, bu propagandaya alet olmuş görünüyor.

Atasoy yazısında şunları dile getirdi:

“Gezi boyunca özellikle etnik grupların yaşadığı şehir ve kasabaları ziyaret ettik. Sincan'ın uçsuz bucaksız coğrafyasında yaşayan başta Uygur olmak üzere Kazak, Kırgız, Rus ve Sibo gibi grupların yaşadığı yerlerde çeşitli etkinliklere katıldık. Ziyaret için özellikle bu grupların yoğun olarak yaşadığı yerler seçilmişti. Başta Uygurlar olmak üzere köylerine, kasabalarına konuk olduğumuz topluluklar ile kültürlerini deneyimleme fırsatımız oldu. Kendi anadillerini konuşup yerel kıyafetlerini giyen pek çok kişi ile sohbet ettik. Buradaki etnik gruplar aynı zamanda Çinceyi de çok iyi derecede konuşuyor. Yollarda yer alan trafik tabelalarında Çinçe ve Uygurca yer alıyor. Uygurca, Arapça harflerle yazılıyor.”

X sosyal medya sitesinde Uygur Hareketi isimli bir hesap Aslı Atasoy’a şu soruları sordu:

1-Uygur Türklerinin zorla çalıştırıldığını ve toplama kamplarındakileri sorabildiniz mi?

2- Yoksa Çin ne dediyse ona mı inanarak kamuoyunu yanıltmaya çalışyorsunuz?

Uygur Hareketi'nin paylaşımı şöyle:

Uygur Hareketi

Atasoy’un yazısına baktığımızda, bu tarz soruların asla sorulmadığını görüyoruz.

Aslı Atasoy’un yazısının tamamı şöyle:

Çin, uzun bir süredir Sincan Özerk Bölgesi'nde yaşayan Uygurlara yönelik baskı politikaları nedeniyle eleştiriliyor. Birleşmiş Milletler raporu başta olmak üzere uluslararası kuruluşlar ve Türkiye dahil pek çok ülke geçtiğimiz yıllarda yaklaşık bir milyon Uygur'un kamplarda tutulduğu iddiası ile endişelerini dile getirdi. Sincan Özerk Bölgesi Valisi Shohrat Zakir ise 2019 yılında yaptığı açıklamada, bu kampların mesleki beceri, eğitim merkezleri olduğunu ve buradaki sistemi "terörizme" karşı etkili ve öncü bir yaklaşım olarak savundu. Ancak iddia edilen sistematik asimilasyon ile baskı politikaları Pekin tarafından reddedildi.

Çin-Türkiye yakınlaşması

Zeytinburnu'nda 1. Uygur Sokak Oyunları Şenliği! Zeytinburnu'nda 1. Uygur Sokak Oyunları Şenliği!

Bazı Uygurlar tarafından "Doğu Türkistan" olarak tanımlanan bölge, etnik grupların bir arada yaşadığı binlerce yıllık tarihi ile her dönem önem taşıyor. Bu nedenle dünya politikasında iddialı hedefleri olan Çin'in insan hakları karnesine eksi yazdıran politikaları dikkatle takip ediliyor.

Türkiye'nin 2019 yılında Çin'e yönelttiği "sistematik asimilasyon" suçlamasından sonrasında ilişkiler gerilmişti. Ancak Haziran ayında Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın yıllar sonra Türkiye'den ilk üst düzey yetkili olarak Sincan ve Pekin'e yaptığı gezi sonrasında Çin-Türkiye ilişkilerinde yeni ve ılımlı bir dönemin başladığı yönünde yorumlar oldu.

Bu gelişmelerin en somut sonucu ise Çinli havayolu şirketi China Southern'in geçen haftadan itibaren Urumçi-İstanbul direkt seferlerini başlatması oldu. Bu sayede aslında çok da uzak olmayan Sincan Özerk Bölgesi'ne ulaşım daha da kolaylaştı. Daha önceki yıllarda Urumçi'ye direkt uçan THY de yakın zamanda seferlerine başlayacak gibi görünüyor.

Devlet medyası

Bu sıcak gelişmelerin ardından Türkiye'den bir grup gazeteci olarak Guangming gazetesi tarafından Sincan Özerk Bölgesi'ni geniş bir rota kapsamında gezmek üzere davet edildik.

Gazete yetkililerinin eşliğinde 10 gün süreyle başta Urumçi olmak üzere Nalati, Korgas, Kuqa ve Kaşgar gibi bölgenin önemli şehirlerini gezdik. Buralarda etnik gruplarla bir araya gelirken önemli ticaret ve tarım organizasyonları ile Çin'in kalkınma planı hakkında bilgiler edindik.

Sincan batıya açılan kapı

Bölge, yapısı itibarı ile Çin'in en çok etnik grubunu barındırıyor. Yaklaşık 25 milyon nüfusu olan Sincan'ın yarıya yakınını Uygurlar oluşturuyor. Kalan kısımda ise Han Çinlisi ile Kazak, Kırgız, Rus, Hui, Sibo gibi 56 farklı etnik grup yaşıyor. Serbest gazeteci kimliğim ile bulunduğum gezide Çin'e ve Sincan'a dair çok sayıda izlenim edinirken bu farklı etnik gruba mensup insanlarla sohbet etme imkanı buldum.

Sincan, Çin'in en büyük bölgesi ve sınırları yaklaşık ülkenin 6'da 1'ini kaplıyor. Başta Tanrı ve Altay dağları olmak üzere dünyada da bilinen büyük sıra dağları burada. Şamanizmin ölüm ve yaşam kavramında önemli yer tutan dağ sistemleri, milyon metrekarelik yüzölçümleri ile büyüleyici görüntüye sahip. Yine dünyanın ikinci büyük çölü olan Taklamakan da bölgenin coğrafi karakterini veren doğal unsurlardan.

Bölge karasal iklimin kendisine sunduğu avantajla toprak olarak çok bereketli ve özellikle meyve üretiminde dünyada ilk sıralarda. Toplanan pamuk, dünya tekstilinin yüzde 20'sini karşılıyor. ABD'nin geçtiğimiz yıllarda çokuluslu tekstil devlerine yaptığı Çin pamuğunu kullanmamaları çağrısı bu yüzden. Yine Sincan'ın simgesi olan yeşim taşı başta olmak üzere çok sayıda maden ve değerli taş bölgede bolca mevcut.

Uzaklar, gerçekten uzak

Mesafelerin yaşanılan yere göreceli olduğunu anlayabildiğiniz bir yer burası. Çin o kadar büyük bir coğrafya ki yakın olarak tanımlanan yerlerin hepsi aslında çok uzak. Şehir içinde çok yakın denilen bir yere, iki saat araçla gidince "yakın" ve "uzak" kavramının değişken olduğunu anlamak kaçınılmaz oluyor. Bu yüzden gezi boyunca ziyaret ettiğimiz şehirlere, altımızda uzanan büyüleyici sıradağların ve çölün üzerinden uçakla geçerek eriştik.

Urumçi'de zaman

Sincan'ın kalbi Urumçi'de atıyor. Urumçi'nin kalbi ise simgesi olan Grand Bazaar'da. İslami mimari ile yapılmış olan bu çarşı İpek Yolu'nun zenginliğine atıfta bulunarak inşa edilmiş. Çarşıda çok sayıda farklı binalarda farklı ürünler satılıyor. Binalarda yer alan mağazaları hakkıyla gezebilmeniz için saatlerinizi belki günlerinizi ayırmanız gerekiyor.

Süremiz kısıtlı olduğu için çarşıda mağaza gezmek yerine çok kalabalık olan yürüyüş yolunda insanların arasında vakit geçirdik. Burada yer yer toplanarak sohbet eden ya da müzik yapan başta Uygurlar olmak üzere farklı etnik grupların yaşamlarında Grand Bazaar'ın taşıdığı önemi gördük. Kendi kıyafetleri ile satış yapıyorlar, sosyalleşiyorlar. Anadillerinde söyledikleri şarkılarla bazen de dans ediyorlar.

Yanghan ve Iydgah Cami

Gezide Urumçi'de yer alan ve Uygurlar için önemli bir sembol olan Yanghan Cami ilk duraklarımızdan oldu. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın da ziyaret ettiği bu asırlık güzel camide İmam Muhterem Şerif sorularımızı yanıtlamıştı. Yanghan Cami, Uygurların, cuma ve bayram namazlarında önemli bir buluşma noktası olarak dikkat çekiyor.

İkinci cami ziyaretimiz ise Kaşgar'daki Iydgah Cami (Id Kah) oldu. Yine Hakan Fidan'ın ziyaret ettiği bu cami 15. yüzyıldan yapılmış ve Sincan'ın en büyük camisi ünvanını taşıyor. Caminin duvarında asılı duran büyük nar motifli Hoten halısı 18 ayda elde dokunmuş. Halıda yer alan ve birbirine bağlı nar motifleri burada yaşayan 56 etnik grubu temsil ediyor. Halı bu nedenle camide özel bir yerde sergileniyor.

Etnik gruplara özel önem

Gezi boyunca özellikle etnik grupların yaşadığı şehir ve kasabaları ziyaret ettik. Sincan'ın uçsuz bucaksız coğrafyasında yaşayan başta Uygur olmak üzere Kazak, Kırgız, Rus ve Sibo gibi grupların yaşadığı yerlerde çeşitli etkinliklere katıldık. Ziyaret için özellikle bu grupların yoğun olarak yaşadığı yerler seçilmişti. Başta Uygurlar olmak üzere köylerine, kasabalarına konuk olduğumuz topluluklar ile kültürlerini deneyimleme fırsatımız oldu. Kendi anadillerini konuşup yerel kıyafetlerini giyen pek çok kişi ile sohbet ettik. Buradaki etnik gruplar aynı zamanda Çinceyi de çok iyi derecede konuşuyor. Yollarda yer alan trafik tabelalarında Çinçe ve Uygurca yer alıyor. Uygurca, Arapça harflerle yazılıyor. Topraksız tarım ile gıda krizine hazırlık

Ziyaretimiz esnasında Korgas şehrinde Çin'in gıda krizi için aldığı önlemlerden biri olan yüksek teknolojili tarım merkezini gezdik. Yapay zekâ ile yönetilen ve topraksız tarım yapılan tesiste Hindistan cevizi içinde filizlendirilen domates fidelerinden geleneksel tarıma göre 10 kat daha fazla ürün alınıyor. Tesiste üretilen domateslerin tadı, rengi ve boyutu tamamen yapay zekâ tarafından belirleniyor. Karbondioksit ile yetiştirilen domateslerin sağlığa zararlı olup olmadıklarını söylemek için henüz erken ancak lezzetlerinin etkileyici olduğunu hemen söyleyebiliriz.

Kaşgar'ı görmeyen Sincan'ı anlamaz

Kaşgar dünyanın en etkileyici şehirlerinden birisi olarak ziyaretimizdeki en özel yer olarak tarihe geçti. İpek Yolu'nun başlangıç noktalarından olan Kaşgar, merkezindeki iki bin yıllık eski Kaşgar kenti ile gelenleri etkisi altına alıyor. Dünyanın bilinen en eski toprak evlerinden oluşan bu kent 2019 yılında restore edilmiş. Nüfusun yüzde 80'nin Uygur olduğu merkezin etrafında ise Çin'de sıklıkla gördüğümüz devasa bloklar uzanıyor. Eski Kaşgar'ın girişinde sürekli dans gösterilerinin olduğu ve yoğun ziyaretçi akınına uğrayan bu yerde hediyelik eşya ve el işçiliği ürünleri satan yüzlerce dükkan var. Günün 24 saati açık olan çarşının bir masal şehri olduğunu söylemek abartılı olmaz.

Sincan her zaman farklı

Daha önce birçok kez gittiğim için rahatlıkla söyleyebilirim ki Pekin ve Şangay'ı tek başınıza rahatça gezebilirsiniz. Sincan'da ise durum biraz daha farklı. Burada daha önce radikal gruplarla yaşanan sorunlardan ötürü bölgeye girerken sıkı güvenlik kontrolünden geçiyorsunuz. Ayrıca bölgede etkileyici turistik yerler olsa bile şehir dışına ulaşım çok zor.

Zor coğrafya zor zamanlar

Guangming Daily gazetesinin davetini aldığımda Çin ve özellikle Sincan Özerk Bölgesi üzerine yazmanın zor olacağının farkındaydım. Yolculuk öncesi hazırlıklarımı yaparken amacım sorularıma yanıt bulabilmekti. Bu nedenle bölgede gezerken gruptan ayrılıp telefonumun çeviri programı ile insanlarla iletişim kurmaya çalıştım. "Uygurlar burada rahat yaşıyor mu?" soruma aldığım yanıt hep aynı oldu: "Evet". Bu yanıtın doğruluğu konusunda bir güvence veremeyeceğimin farkındayım. Zaten böyle bir iddia ile gitmedim. Ancak hakkımızda ortaya atılan "para aldılar" iddiası tamamen hayal ürünü. Bir gazeteci her yere gider ve hakikate ulaşmaya çabalar. Ortaya atılan iddiaları ispatlamak ise iddia sahiplerini bağlar.

Barış hemen şimdi!

İzlenimim Çin'in Uygurlara yönelik radikal yapılar için önlem alma hedefiyle geliştirdiği politikasında farklı bir yönelim olduğu yönünde. Son gün görüşlerimizi almak için mikrofonu uzattıklarında söylediğim şeyi tekrar etmek istiyorum: "Hepimizin ihtiyacı olan şey yeni bir başlangıç, bu başlangıçta olması gereken şey ise barış!"

Editör: Haber Merkezi