Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, partisinin genişletilmiş il başkanları toplantısına katıldı. AK Parti Kongre Merkezi'ndeki toplantıda konuşan Erdoğan, sahur sofralarıyla, iftar sofralarıyla, yardım çalışmalarıyla hep beraber mübarek ramazan günlerinin hakkını vermeye gayret ettiklerini söyledi.

Erdoğan, "Şov veya reklam için değil, bir gönüle daha girmek, bir ihtiyaç sahibinin daha elinden tutmak için gece gündüz demeden koşturduk. Bilhassa muhalefete geçen belediyelerde ramazan coşkusunun eksik olmaması için teşkilatımızın her zamankinden daha fazla çaba harcadığını gördük. Muhalefet belediyelerinin yapmadıklarını bizim teşkilatımız yaptı. Gençlerimiz göğsümüzü kabartan programlara imza attı" dedi.

Gazze'deki saldırıların bayram sevincini gölgelediğini, Gazze halkının, İsrail'in yeniden başlayan katliamları sebebiyle bir bayramı daha bombaların altında geçirdiklerini belirten Erdoğan, "Tüm dünyanın gözleri önünde Gazzeli masum çocuklar, kadınlar, siviller hunharca katledildi. Yaralı taşıyan ambulanslara bile kurşun sıkan, sağlık görevlilerinin infaz edildiği apaçık savaş suçu işleyen haydutluğa tanık olduk. Bu tablo karşısında başta Gazze’dekiler olmak üzere tüm mazlumlar için imkanları zorlayarak her türlü yolu deneyerek girişimlerde bulunduk" diye konuştu.

"Türkiye olarak ne hak yeriz ne de hakkımızın yenilmesine göz yumarız" 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, hafta sonu dördüncüsü düzenlenecek Antalya Diplomasi Forumu’nda, devlet ve hükümet başkanlarıyla Gazze soykırımını görüşeceklerini, zulmü durdurmak için daha fazla neler yapabileceği sorusuna cevap arayacaklarını belirterek, şunları kaydetti:

"Şunu herkes bilsin ve anlasın, Gazze'deki insanlık onuru İsrail tarafından açıkça çiğnenirken biz oradaki kardeşlerimize sırtımızı hiçbir zaman dönmeyiz. Hakkı ve mazlumu savunma noktasında kimse bize sınır çizemez. Küresel Siyonist lobinin baskıları karşısında bugüne kadar nasıl diklenmeden dik durduysak, bundan sonra da zalimlerin karşısında eğilmeyecek, bükülmeyecek, hakkı haykırmaya devam edeceğiz. Gazze’deki katliamların bir an evvel son bulması, ateşkesin tekrar sağlanması ve barışa giden yolun açılması için elimizden geleni yapıyoruz. Gerilimi körüklemenin, ateşi büyütmenin, yayılmacı niyetlerle yeni haritalar peşinde koşmanın kimseye bir faydasının olmayacağına inanıyoruz. Biz kendi ülkemizde nasıl barış ve huzur istiyorsak Gazze’de, Suriye’de, Lübnan'da da aynı şekilde barış, istikrar ve huzur ortamı istiyoruz. Türkiye olarak biz ne hak yeriz ne de hakkımızın yenilmesine göz yumarız. Gazzeli mazlumlar gibi ihtiyaç duydukları her aşamada Suriyeli kardeşlerimizin de daima yanlarında olacak, komşumuz Suriye’nin istikrara kavuşması için üzerimize düşen sorumlulukları inşallah kararlılıkla yerine getireceğiz.

"Biz büyüklük sergiledikçe onlar seviyeyi daha da düşürdüler"

Ana muhalefetin çirkin söylemlerine kulak asmadık. Kalabalıklarını özellikle kabalıkla pekiştiren, nobranlıklarını, haddi aşan küstahlıklarını çoğu zaman 'Ya sabır' diyerek duymazdan, görmezden geldik. Bunu da hadsize had bildirmekten çekindiğimiz için değil, ramazanın manevi atmosferine hürmeten yaptık. Milletimizin kardeşliğine leke sürdürmemek için yaptık. Ama biz büyüklük sergiledikçe onlar seviyeyi daha da düşürdüler. Biz sabrettikçe onlar iftiranın ve hakaretin dozunu biraz daha artırdılar. Biz sorumlu davrandıkça onlar daha kışkırtıcı bir söyleme sarıldılar. Bizim edebimizi, bizim vakarımızı, bizim soğukkanlı tutumumuzu zayıflık işareti olarak algıladılar."

"CHP marjinal bir örgüt gibi hareket etmektedir"

Erdoğan, siyasette düşman değil, rakip, husumet değil, rekabet olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:

"Siyaset medeniyetin simgesi, tekamülün, olgunlaşmanın göstergesidir. Kavga, kargaşa, gerilim siyasetin değil, barbarlığın, ilkelliğin sembolüdür. Siyasette hakarete, sokak terörüne, vandallığa, şiddete, yakıp yıkmaya özellikle de küfre yer yoktur ve olamaz. Her kim siyasetin meşru kanalları ardına kadar açıkken sokaktan medet umuyor, sokağı adres gösteriyorsa kendini inkar ediyor demektir. CHP’nin içinde bulunduğu durum tam olarak da budur. CHP demokratik zeminde siyaset yapan bir parti gibi değil, marjinal bir örgüt gibi hareket etmektedir. Türkiye son üç haftada CHP’nin faşizan yüzünü bir kez daha görmüştür. Protesto bahanesiyle başlayan sokak eylemleri CHP Genel Başkanı’nın şuursuz açıklamalarıyla milletimizin huzurunu ve Türk ekonomisini kazanımlarını hedef alan topyekun bir saldırıya evrilmiştir. Kapsamı her gün genişleyen linç listelerinde hedef gösterilen yerli ve milli işletmeler, ana muhalefetin kara gömleklilerine dönüşen marjinal sol örgütler tarafından taciz ve tehdit edilmiştir.

"CHP, kamuoyuna yansıyanların buz dağının sadece görünen kısmı olduğunu çok iyi biliyor"

CHP Genel Başkanı sorumlu davranmak, sağduyulu davranmak, yargının görevini yapmasına yardımcı olmak yerine yüzlerce milyar lirayı aşan yolsuzluk soruşturmasını engelleme yoluna gitmiştir. Yolsuzluğu ortaya çıkan MASAK gibi devlet kurumlarına iftira atarak, bu kurumlarda çalışan kamu görevlilerini itham ederek yargı mensuplarımıza parmak sallayarak, İstanbul’a çöreklenen suç örgütlerinin hırsızlıklarının üzerini örtmeye çalışmıştır. Oysa yaşananlar üstünlerin hukukunu değil, hukukun üstünlüğünün Türkiye'de artık egemen olduğunun en somut göstergesidir. Yaşananlar milletin malına, mülküne, kaynaklarına çöken yankesicilerin adalete hesap vermesinden ibarettir. Şurası apaçık ortadadır. Aslında CHP yönetimi de bağırarak üstünü kapayamayacakları büyük bir yolsuzluk olduğunun farkındadır. Şimdiye kadar kamuoyuna yansıyanların buz dağının sadece görünen kısmı olduğunu, bakın, onlar da çok iyi biliyor. İstanbul'un nasıl talan edildiğini, rüşvet çarkının nasıl işletildiğini, bundan kimlerin nemalandığını CHP yönetimi bal gibi biliyor. Suç örgütünün kimleri haraca, kimleri maaşa bağladığını aynı şekilde CHP Genel Başkanı ve şürekası çok ama çok iyi biliyor. Paniklemelerinin arkasında yatan esas sebep budur. Telaşla suç bastırma yoluna gitmelerinin nedeni de işte budur. Bu ucuz siyasettir, şimdi bunu kullanıyorlar. Bunun adı milletin aklıyla, izanıyla, irfanıyla alay etmektir.

"Kirli elleri kırmak Türk milleti adına yargının boynunun borcudur"

CHP Genel Başkanına buradan şunu söylemek istiyorum, korkunun, paniğin, telaşın ecele faydası yoktur. Ortaya çıkanlar ortaya çıkacakların habercisidir. Ne yaparsanız yapın adaletin tecellisine engel olamazsınız. Sahibinin kim olduğuna bakmadan beytülmale uzatılan o kirli elleri kırmak Türk milleti adına yargının boynunun borcudur. Büyükşehri ve bazı ilçe belediyeleriyle İstanbul’u sarmaşık misali saran bu şebekenin kollarının nerelere uzandığı zamanla daha net görülecektir. Biz de hukuki sürecin selameti açısından anayasamızın bize verdiği yetki, sorumluluk ve görevleri harfiyen yerine getirmekten çekinmeyeceğiz.

Burada şunu da memnuniyetle ifade etmek arzusundayım, sırf yolsuzluklarını savunmak için kendi ülkesine Batı'ya şikayet edenler, pisliklerini üzerini örtmek için ülke ekonomisini batırmakla tehdit edenler, tarih boyunca defalarca olduğu gibi yine hayal kırıklığına uğramıştır. Yolsuzluklarına Batı’daki dostlarını da ortak etme çabaları bu sefer boşa düştü. Medet umdukları tüm odaklar onları yüzüstü bıraktı. Ya Allah aşkına, şu tutarsızlığa, şu ilkesizliğe bakar mısınız.

"CHP Genel Başkanları 'dayan Yorgo' ile 'yetiş Yorgo' ikileminden kendilerini bir türlü kurtaramıyor"

TBMM’ye 6 milletvekilinin dokunulmazlıklarının kaldırılması istemiyle dosya sunuldu TBMM’ye 6 milletvekilinin dokunulmazlıklarının kaldırılması istemiyle dosya sunuldu

Başı her sıkıştığında 'Atatürk’ün kurduğu partiyiz' diyen, lafa gelince kuvayımilliyeciyiz diye ahkam kesen, sürekli Cumhuriyet ile yaşıt olmakla övünen bir siyasi parti gidiyor, yıllardır savuna geldiği ne kadar argüman varsa rüşveti aklamak, yolsuzlukları meşrulaştırmak, hırsızları korumak için bizzat kendisi itibar hale geliyor. Seneler geçiyor ama CHP Genel Başkanları 'dayan Yorgo' ile 'yetiş Yorgo' ikileminden kendilerini bir türlü kurtaramıyor. CHP'de gelenin gideni aratma geleneği bir türlü bozulmuyor. Gazi'nin partisini aldılar, Batılı güçlerden üç beş destek cümlesi koparmak uğruna onun bunun ayağına paspas ettiler. Kimse kusura bakmasın ama CHP Genel Başkanı'nın tutumu, bu milletin binlerce yıllık şerefli mazisine yakışmayan, küçültücü bir tutumdur. Bakın, bu rezillik sadece demokrasimize değil, CHP'ye oy veren vatandaşlarımıza da büyük bir haksızlıktır, hürmetsizliktir. Çünkü CHP Genel Başkanı ülkesini yabancılara şikayet ederek sadece CHP'yi küçük düşürmemiş, CHP seçmeninin de başını yere eğdirmiştir. Açık söylüyorum, biz rakibimiz bile olsa bu ülkedeki hiçbir siyasi partinin, hiçbir genel başkanın böyle acziyet içinde olmasını istemeyiz.

"CHP'nin ve Genel Başkanı’nın savrulmalarından partimiz adına rahatsız değiliz"

Tüm bu yaşananların CHP'li seçmenin de içine sinmediğine inanıyorum. Burada şunu da açık açık ifade etmek durumundayım. Milletine karşı kibirli, Batı karşısında aciz böyle bir şahıs CHP'nin başında olduğu müddetçe evvelallah biz başarılarımıza yenilerini eklemeye devam ederiz. CHP'nin ve Genel Başkanı’nın bu savrulmalarından biz partimiz adına asla rahatsız değiliz. Bizim üzüntümüz sadece milletimiz ve demokrasimiz içindir. Son üç haftada şahit olduklarımız 1940'ların Halk Partisi neyse 2025'in CHP'nin de aynı olduğunu bize yeniden hatırlattı. Aradan geçen 85 yıla rağmen CHP'nin faşist zihniyetinde, millete tepeden bakan kibirli siyasetinde hiçbir değişikliğin olmadığını maalesef gördük. Bunlar hiç değişmedi. Bunlar milli iradenin egemenliğini hiçbir zaman içlerine sindiremedi. Bunlar çok partili demokrasiyi, serbest seçimleri asla kabullenemedi. Bunlar sadece rol yaptı, takiyye yaptı, oyun oynadı.

Son şu üç haftada uyguladıkları faşizme, baskıya, dayatmalara bakın. Ellerine biraz daha güç geçtiğinde neler yapacaklarını artık siz tahayyül edin. Yıllardır dillerine doladıkları mahalle baskısının ne demek olduğunu 19 Mart'tan bu yana bizzat kendileri gösterdiler. Tek parti döneminde büyüklerimizin nasıl bir zihniyetle mücadele ettiğini üç haftada örnekleriyle bize tekrar hatırlattılar. Rabbim milletimizi bunların insafına bırakmasın diyorum. Aziz milletimiz son 80 yılda, darbe ve cunta dönemleri hariç bunlara iktidar yüzü göstermedi. Geleceğini bunlara emanet etmedi. Bunlara güvenmedi. Hiçbir zaman bunlara itimat etmedi. Bunların yalanlarına, bunların ikiyüzlü tavırlarına asla kanmadı. CHP’nin ikiyüzlü siyaseti karşısında Anadolu irfanı her seferinde galip geldi. Milletimiz Allah’ın izniyle bundan sonra da meydanı CHP faşizmine terk etmeyecektir. Bugüne kadar olduğu gibi AK Parti teşkilatı yine sağduyulu olacak, yine aklıselimle hareket edecektir. Muhalefetin nefret diline rağmen birleştirici olmaya, bütünleştirici olmaya, öfkeyi büyütmeye, milletimizin kardeşliğini savunmaya devam edeceğiz.

"23 yıl boyunca millete hayal kırıklığı yaşatmadık"

AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak daha yapacak çok işimiz var. Karşımdaki şu kadronun AK Parti hareketinin Türkiye'ye kazandıracağı daha çok hizmet, daha çok eser vardır. Millete hizmet mücadelemiz hiçbir zaman kolay olmadı. Nice badirelerle karşılaştık. Nice zorluklara göğüs gerdik. Nice kumpaslara maruz kaldık. Nice kirli ve sinsi senaryolara muhatap olduk. Ama 23 yıl boyunca Allah'a sonsuz hamdolsun bu aziz millete hayal kırıklığı yaşatmadık, bundan sonra da inşallah yaşatmayacağız.

Sizlerden terörsüz Türkiye hedefimiz başta olmak üzere ülkemize özellikle katkısı olacak ve ufkunu açacak, 85 milyon olarak kardeşliğimizi güçlendirecek hususlara odaklanmanızı bekliyorum. Bu süreçte özellikle belediye başkanlarımızdan çetin mücadeleler neticesinde ağustos ayında yürürlüğe giren sokak hayvanları düzenlemesi çerçevesinde sokaklarımızı güvenli hale getirmelerini beklediğimi özellikle hatırlatmak istiyorum.

"Muhalefet eninde sonunda kanunu tıpış tıpış uygulamak mecburiyetinde kalacak"

AK Parti'nin yönettiği belediyeler, çocuklarımızın kendilerini en güvende hissettikleri iller ve ilçeler olmalıdır. Bu meselede evlatlarımızın kanı ve canı pahasına para kazanan, ceplerini dolduran çeteleşmiş lobilerin ortalığı velveleye vermelerine kesinlikle aldırmayacağız. Kanunun sağladığı bütün imkanları kullanarak daha fazla kötüleşmeden, daha fazla can yanmadan, daha fazla annenin-babanın yüreğine evlat acısı düşmeden hepimizi yaralayan yeni trajediler yaşanmadan bu sorunu inşallah bir hal yoluna koyacağız. Tarım ve İçişleri Bakanlıklarımıza da gerekli talimatları çok net bir biçimde verdik. Bu Bakanlıklarımız kanunun uygulanıp uygulanmadığının denetimini titizlikle yapacak, ihmali, kusuru veya kastı olanlarla ilgili gerekli cezai müeyyidelerde bulunacaklardır. Yasalaşma aşamasında olduğu gibi uygulamada da direnç gösteren muhalefet eninde sonunda milletin feryadına kulak verecek, kanunu tıpış tıpış uygulamak mecburiyetinde kalacaklardır. Milletle inatlaşmanın sonu Allah'ın izniyle yine hüsran olacaktır."