Türk Ocakları, PKK'nın kendini feshetmesine dair yazılı bir açıklama yayınladı.

Türk Ocaklarından yapılan yazılı açıklama şöyle:

"Türkiye, 2024 yılı Ekim ayında MHP Genel Başkanı Sayın Dr. Devlet Bahçeli’nin açıklamasıyla başlayan ve daha sonra “Terörsüz Türkiye” adıyla tanımlanan süreçte kritik bir aşamaya geldi. PKK terör örgütünün 5-7 Mayıs 2025 tarihlerinde iki ayrı yerde toplanan Olağanüstü 12. Kongresinde alınan kararlar bugün (12 Mayıs 2025) basına açıklandı.

Türk Ocakları olarak bu “sürec”in başından itibaren Teröristbaşı’nın muhatap alınması, PKK’nın Suriye yapılanmasının süreç içindeki konumu, devlet yetkililerinin pazarlık olmadığı açıklamalarına karşılık PKK ve DEM Parti çevrelerinin birtakım beyanları gibi sebeplerle konu hakkındaki itiraz ve çekincelerimizi Türk milleti ile paylaşmıştık. Söz konusu sürecin başlamasından hemen sonra Suriye’de Esad rejiminin çökmesi akabinde, ilk baştaki beklenti ve söylemlerin aksine kendini SDG olarak kamufle eden ABD ve İsrail destekli Suriye PKK’sının işgal ettiği bölgedeki fiilî hâkimiyeti devam etmiş; yeni yönetimle yapılan anlaşmalarla da bunun ileride hukuki bir temele oturacağı anlaşılmıştır.

Tam da bu ortamda PKK’nın silahlı mücadeleye son verdiği ve kendisini feshettiği açıklanmıştır. PKK’nın fesih açıklamasında; terör örgütünün Türk Devleti’ne karşı yürüttüğü silahlı faaliyetler, terör eylemlerinden övgü ile söz edilirken Suriye yapılanması hakkında en küçük bir ima dahi olmaması manidardır.

Hafıza-ı beşerin nisyan ile malul olmasından yararlanarak PKK’nın Suriye iç savaşı sürecinde stratejik hedef olarak burada bir yapı kurmayı belirlediği, kamuoyunun dikkatinden kaçırılmak istenmektedir. Açıkça söyleyelim: Suriye PKK’sı, kontrolünde tuttuğu alanda fiilen bağımsız bir durumda iken kimse, PKK’nın silah bıraktığı masalına Türk milletinin inanmasını beklemesin. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekâtları niçin yapılmıştır?

Terörsüz bir Türkiye, elbette Türk milletinin bütün fertlerinin dileğidir; ancak bu toprakları şehit kanlarıyla vatanlaştıran Türk milleti, şayet birileri akıllarından geçiriyorsa, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin üniter millî devlet yapısına halel getirecek ve Anayasa’daki Türk vatandaşlığı tanımını değiştirecek hiçbir “çözüm”ü kabul etmez; etmeyecektir. Türk Devleti’ni Kürtlere karşı soykırım yapmakla suçlayan bir fesih açıklamasını yapan, terör eylemlerinden en küçük pişmanlık duymayan teröristlerin “demokratik siyaset”ten söz etmesi ise, milletin aklı ve izanı ile alaydan başka bir anlam taşımamaktadır. “Ulusların kendi kaderini tayin” ilkesi çerçevesinde “haklı bir silahlı mücadele”den dem vuranlar, bir devletin kendisine karşı silahlı isyana kalkışanlara karşı uyguladığı yaptırımları ise “soykırım”, “işkence” gibi ifadelerle yaftalamaktadırlar.

Bölücübaşı’nın; Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası’nı değil de öncesini temel alarak “Ortak Vatan ve Kürt-Türk halklarının kurucu öge olduğu Demokratik Türkiye” bakış açısını çözüm çerçevesi olarak benimsediği ifade edilen açıklama, PKK ve uzantılarının neyin peşinde olduklarını açıkça ilan etmektedir. Dönülmek istenen yer, Türk milletinin şanlı bir Millî Mücadele ile tarihin çöp sepetine attığı “Sevr Projesi”dir.

Türkiye ve Özbekistan arasında yükseköğretim boyutunda işbirliği Türkiye ve Özbekistan arasında yükseköğretim boyutunda işbirliği

Bilinsin ki, Türk milleti; etnik ve mezhebî kimliklerin üzerinde, “Türkiye Cumhuriyeti’nin kuran halka Türk milleti denir.” anlayışıyla kurulan üniter yapıda, millî devleti ortadan kaldırmaya matuf niyetlere geçit vermez. Bu tür “ham hayaller” ile Türk Devleti ve güvenlik güçleri karşısındaki yenilgilerine mazeret arayan teröristlerin ve onların sivil giyimli uzantılarının anlaması gereken husus şudur:

Bu topraklarda Türk milletinin kesintisiz bin yıllık siyasi egemenliği ortaklık kabul etmez. Cumhuriyet’in getirdiği vatandaşlık tanımı, zaten bütün yurttaşların eşitliğini teminat altına alan hukuki, siyasi ve kültürel açılardan kapsayıcı bir tanımdır.

Terörle mücadelede, Suriye’nin kuzeyindeki “Teröristan Projesi”ne karşı yapılan harekâtlarda şehit olan bütün güvenlik güçlerimizi ve yurttaşlarımızı saygı ve rahmetle anıyoruz. Devlet yetkililerinin ve TBMM’nin, onların ruhlarını incitecek hiçbir tasarrufa imza atmayacağına inanmak istiyoruz. Cumhuriyet’in kuruluş felsefesine aykırı olarak atılacak adımların sorumluları, tarih önünde vebal altında kalacaktır.

Türkiye’de bir “Kürt sorunu” olmamıştır ama terör ve bölücülük belası yaşanmıştır. “Dört Parça Kürdistan” hayali peşinde, bin yıllık süreçte Anadolu mayasında karılan iç içeliği, etnikçi fitne tohumlarıyla bozmaya çalışanlara inat, her zaman “Biz, Hep Birlikte Türk Milleti’yiz!” demeye devam edeceğiz."