TÜRK DÜNYASI

Uygur Hareketi, Uygur Soykırımı Tanıma Günü’nün üçüncü yıl dönümünü andı

Uygur Soykırımı Tanıma Günü’nün üçüncü yıl dönümünü ve Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nin kabul edilişinin 76. yıl dönümünü saygıyla anıyor.

Uygur Soykırımı Tanıma Günü’nün üçüncü yıl dönümünü ve Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nin kabul edilişinin 76. yıl dönümünü saygıyla anıyor.

9 Aralık 2021’de, Birleşik Krallık’ın Londra şehrinde bulunan bağımsız Uygur Mahkemesi, uzmanlar, kamp mağdurları, diaspora üyeleri, insan hakları aktivistleri ve Urumçi’den eski bir Çinli polis memurunun sunduğu kapsamlı kanıtlar ve tanıklıklar ışığında, Doğu Türkistan’da Uygurlara karşı işlenen suçların insanlık tarafından tanımlanmış en ağır suç olan Soykırım teşkil ettiğine karar verdi.

Uygur Mahkemesi’nin yanı sıra, Amerika Birleşik Devletleri hükümeti ve ondan fazla ülkenin parlamentoları da Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) Uygur ve Türk topluluklarına karşı soykırım ve insanlığa karşı suçlar işlediğini kabul etti. Ağustos 2022’de Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin (OHCHR) raporu da işkence, kitlesel keyfi gözaltı ve aile ayrılıklarını içeren ihlalleri doğruladı ve Çin hükümetinin eylemlerinin “insanlığa karşı suçlar teşkil edebileceği” sonucuna vardı.

Son üç yılda, Uygur soykırımı, ÇKP’nin suçlarını kanıtlayan artan delillere rağmen hız kesmeden devam etti. Uygurların haksız yere hapsedilmesi sürerken, araştırmalar Çin hükümetinin Uygurları toplamda 4,4 milyon yıl hapis cezasına mahkûm ettiğini ortaya koyuyor. Dr. Adrian Zenz’in bulguları, devlet tarafından dayatılan Uygur zorla çalıştırma uygulamasının en az 2025 yılına kadar devam edeceğini ve deniz ürünleri ile ilaçların, Uygur zorla çalıştırma bağlantılı tedarik zincirlerine eklenen yeni sektörler arasında yer aldığını gösteriyor. Bu arada, ÇKP’nin asimilasyon politikaları nedeniyle Uygur mirası ve kimliği yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Son bulgular, hükümetin yüzlerce Uygur köyünün adını değiştirdiğini ve Uygur dini, tarihi ve kültürel referanslarını, Çin hükümetinin ideolojileriyle uyumlu isimlerle değiştirdiğini gösteriyor.

Uygur Soykırımı Tanıma Günü ve Soykırım Sözleşmesi’nin 76. yıl dönümüne ilişkin bir değerlendirmede bulunan Campaign for Uyghurs (CFU) İcra Direktörü Rushan Abbas şu ifadeleri kullandı:

“Bugün, Uygur halkının maruz kaldığı devam eden insan hakları ihlallerinin ve Soykırım Sözleşmesi kapsamında verdiğimiz sözleri yerine getirememiş olmamızın acı bir hatırlatıcısıdır. Bağımsız mahkeme, ÇKP’nin soykırımını doğruladı ve harekete geçmenin aciliyetini vurguladı. Bu tür bir kararlılık ve farkındalık, anlamlı değişim sağlayacak eylemleri gerektirir. Bunu başaramamak, Sözleşme’yi ve ‘Bir Daha Asla’ taahhüdümüzü baltalar. Uluslararası toplum, retorik söylemlerin ötesine geçmeli ve Çin’in devam eden Uygur soykırımını sona erdirmek için somut adımlar atmalıdır.”

CFU, Uygur toplumu ile dayanışma içinde olduğunu ifade ederek, tüm tarafları Soykırım Sözleşmesi’nin temel amacını düşünmeye davet etmektedir: soykırım suçunu önlemek ve cezalandırmak. Doğu Türkistan’daki mevcut durum, dünyanın bu taahhüdü ve yükümlülüğü yerine getirme sorumluluğunun açık bir kanıtıdır.

Bu vesileyle CFU, Küresel Koruma Sorumluluğu Merkezi (Global Centre for the Responsibility to Protect), Uluslararası İnsan Hakları Hizmeti (International Service for Human Rights) ve Cenevre’deki Uluslararası Organizasyonlar için ABD Misyonu ile birlikte, Uygur halkının içinde bulunduğu durumu gözler önüne sermek, mağdurların ve ailelerinin seslerini duyurmak ve adalet ile hesap verebilirlik konusunda küresel bir diyalog geliştirmek amacıyla “Kaybolanların Hikayeleri: Uygur İnsan Hakları Üzerine Film Gösterimi ve Panel” başlıklı bir etkinlik düzenlemiştir.