Gözlemlerime dayanarak uzun zamandır dillendirdiğim bir denklem bu.

Türkiye’nin hem iç hem de dış politikasında bir yoğunlaşma, bir hızlanma dikkati çekiyor.

Bu tür durumlar, siyasetin önde gelen aktörlerini kritik karar almaya zorlar.

Erdoğan önderliğinde Cumhur İttifakı da muhalefet de şu anda böyle bir hassas dönemin içinden geçiyor.

Erdoğan yönetimi bu süreci şimdiye dek içeride milliyetçi/ulusalcı bir ittifak kurarak, dışarıda ise bozduğu ittifak ilişkilerini denge politikası uygulayarak atlatmaya çalıştı.

Bu siyaset yapış tarzı Erdoğan yönetiminin iktidarda kalış sürecini uzatsa da sıkıntıları beraberinde getirdi.

Bugün gelinen aşamada ise dengelerden çok sorunların ayyuka çıktığı sürdürülebilirliği mümkün olmayan bir tablo ile karşı karşıyayız.

31 Mart seçim sonuçlarıyla bu durumu daha fazla saklayamayan Ak parti hükümetinin normalleşme adı altında başlattığı görüşmelerin arka planında yeni bir yapılanmanın inşa edilmeye çalışıldığını bugün çok net görebiliyoruz.

İktidarın güvenle birlikte itibar kaybederken muhalefetin karşı koyulamaz yükselişinin önüne geçilemiyor olması üçüncü bir cephe oluşturulmasını zorunlu kılıyordu.

2016'dan bu yana beka gerekçesiyle Cumhur İttifakı ile iktidar ömrünü uzatan Ak parti bu defa Büyük Türkiye İttifakı ile muhalefeti de yanına alarak karşımıza çıkabilir.

Bahsettiğim İttifakın ilk hamlesi yeni anayasa değişikliğinde uzlaşmak olacaktır.

Hükümetin Anayasa değişikliği ısrarının ardındaki en önemli neden Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin değişikliği veya barajın %50 den 40-30'lara çekilmesidir.

Her ne kadar bu talep Muhalefet cephesine cazip gelse de Devlet beyin Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ve baraj konusunda ısrarı devam edecektir.

Bu da demek oluyor ki Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi değişmeden hukuki olarak Erdoğan'ın tekrar aday olabilmesini nasıl sağlayabiliriz formülünün yasalaştırılması için bu kadar tantana.

Çünkü Erdoğan'ın tekrar aday olabilmesi için meclisten onay veya erken seçim kararı alması gerekiyor.

Mevcut tabloda yaşanan tüm sıkıntıların müsebbibi olarak görünen bir partinin sandıktan güven oyu alması pek mümkün görünmüyor.

İşte bu yüzden Erdoğan tekrar Cumhurbaşkanı adayı olabilmek için hükümet olmaktan vazgeçip iktidarı muhalif cepheye bırakacak ve partisiz bağımsız Cumhurbaşkanı adayı olarak sahalara inmek isteyecektir.

Siyasette baş döndüren değişikliklerin esas nedeninin Cumhurbaşkanı değil, hükümet kim olacak uzlaşmasının sağlanamamasından kaynaklı olduğunu zannediyorum.