Ülkelerin içerlerdeki huzurlarını dış politikaları belirler. Dışarıda alacağınız tavırlara göre birçok şey şekillenmektedir.

     Dış ilişkilerde muhataplarınız kim olduğunu bilip ona göre tavırlar takınırsınız. Milletlerin ve devletlerin ebedi dostları olmadığı gibi, ebedi düşmanları da olamaz. Dün beraber olduğunla bugün savaşman veya dün savaştığınla bugün çok iyi ilişkilerde olman kadar doğal bir şey yoktur. Çünkü devlet de aynı insan gibi bir organizmadır.

  Bugün içeride ve Azerbaycan’da yaşananlara bakıldığında ülkemizin Akdeniz ve Libya’daki operasyonlarından kaynaklı olduğunu anlamak müneccimlik değildir. Kimin menfaatleri zedelendiğine baktığımızda karşımıza Fransa’nın çıktığını görmekteyiz. Ülkeye bu kadar Suriyeli kontrolsüz şekilde alınmışsa Fransız istihbaratının etkisini düşünmemek, saflık olacaktır. Keza durup dururken Ermenistan’ın saldırıya geçmesinin başka mantıklı bir izahı da olamaz.

   Dün Suriyeliler durup dururken çeşitli yerlerde gösteri yaparken, bazı insanlarımızın tepki göstereceğini bu eylemi yap diyenler mutlaka düşünmüştür. Suriyeliler bize Allah’ın emanetidir. Dünyanın neresinde olursa olsun sadece Müslüman değil mazlum olan herkesin sığınağı tarih boyunca Türk devleti olmuştur. Balkanlardan gelenlerden tutun da, Türkistan’dan gelenine, Bolşevik devriminden kaçanlara hatta Hitler Almanya’sından kaçan Yahudilere kadar her zaman sığınılacak güvenli yer, devletimiz ve ülkemiz olmuştur. Suriyelilerin sığınması kadar da doğal bir şey yoktur. Ama dün gelenlerin hepsi devlet kontrolündeyken bugün görüyoruz ki, Fransız uzantılı muhaberat veya başka servislerin kontrolünde oluyorlar. Keza Hatay’da polislerimize eylem yapanı sıradan pkk militanı olarak değil Fransız güdümündeki eylemciler olarak görürsek daha sağlıklı değerlendirme yapılır.

  Ermenistan’da şuan yaşayan insan kadar muhtemeldir ki Ermenistan vatandaşı, Türkiye’de büyük çoğunluğu da kaçak olarak yaşamaktadır. Buna rağmen niye durup dururken kardeşlerimize saldırır? Tek sebebi Fransa menfaatlerine halel gelmesidir.

   Sayın Cumhurbaşkanı’nın cahil, basiretsiz diye nitelediği Macron öyle sıradan birisi değildir. Cahil asla değildir. Ve çok da tehlikeli birisidir. Hukuk eğitimi alıp akabinde ekonomi okuyan ve birçok uluslararası şirkette yöneticilik seviyesinde görevler yapmış bir kişinin sahiplerine bakıldığında gürültü ve bağırtıyla mücadele edilemeyeceği net olarak anlaşılır. Bağırarak sadece içerde kendi seçmeninizi memnun etmekten öteye geçemezsiniz. Charlie Hebdo olayı da bunu tahrik etmek amacıyla organize edilmiş bir husustur.

            Şayet Fransa’ya tavır alınacaksa yapılacak iki şey var:

1-Fransa’dan gelen mallara gümrük vergisini çok yüksek seviyeye çıkartmak,

2-İsmi verilmeden Macron’un patronlarının şirketlerine üstü örtülü tavır koymak.

   Bunu yaparken de Fransız malı satan yerli ticaret erbaplarına süre verilmesi ve gerekirse destek sağlanması gerekir. Aynı zamanda da diğer çalıştığımız ülkelerin mallarında gümrük vergisinde indirime gidilebilir. Yoksa devlet başkanının bu malları almayın demesiyle uluslararası siyaset yürütülemez. Yoksa Hollanda’yla yaşanan sıkıntıda olduğu gibi vatandaşlar ülkemde üretilen portakalları imha ederek Hollanda’yı protesto ettiğini sananlardan horozları korumak gerekir.

                                                 

                                                                                Av. Hakkı KURTULUŞ