Pandemi günlerinin bir faydası ligleri kaçırmadan takip eder hale gelmemiz.
Sadece ligleri mi?
Kadın programlarına da arada göz atıyorum. Yufkacılar, yoğurtçular falan.
Gençlerbirliği – Rize maçını seyrederken 200 yıl geriye gidiyor beynim. Muhtemelen beyinlerimizin de ayarları bozuldu. Peş peşe gelen mağlubiyetler Osmanlı’nın çöküşü, 2.Mahmut’un devleti, ülkesini toparlama gayretleri, köhneleşmiş kurumların yerine yeni kurumları oluşturma çabaları ve kurtuluş savaşı öncesi gayretler, her şey kafamda uçuşuyor. Gençlerbirliği, Rize maçına bakıyorum bir yandan.
Biliyor musunuz?
Gençlerbirliği’nin kurucusu Kara Kemal ile Şehit bakanımız Gün Sazak’ın babası Emin Bey.
O hengamede, kıyamet koparken, onca işlerinin arasında kurmuşlar Ankara’da Gençlerbirliği’ni. Birisi İstanbul’da yaşıyor, diğeri Eskişehir’de. Ankara’da Gençlerbirliği’ni kuruyorlar.
Hayallerin, hedeflerin, hamlelerin büyüklüğünü görüyor musunuz?
Hem de o gün ki teknoloji ve o imkanlarla. Sadece Gençlerbirliği’ni değil, İzmir’de Altınordu, Altay, Türkiye’nin her yerinde gençleri bir araya toplamak için kurulan spor teşkilatları.Cumhuriyeti kuran, Kurtuluş savaşını yapan kadroların kalitelerini, inançlarını, ideallerini görüyor musunuz?
Maçı seyrederken "Ne adamlarmış diyorum, ne adamlarmış!"
Sadece bunlar mı?
Neredeyse her cephede Beşiktaş’ı görüyorsunuz.
Balkanlarda, Kafkaslarda, Yemende, Afrika’nın her yerinde. Bakmayın benim arada "Fener Bostan" diye takılmalarıma.
Fenerbahçe olmasa Kurtuluş Savaşı’nın silahlarının yarısı olmazdı. Can siparane İstanbul’daki depoların boşaltılmasında, Anadolu’ya kaçırılmasında silahların arkasındaki Fenerbahçe’yi görürsünüz.
Atatürk’ün ailesini teslim alan, emanet gibi görüp saklayanda Beşiktaş Kulubü.
Türk tarihini kazırsanız altında kan, gözyaşı, şehadetler ama bitmeyen umut görürsünüz. Her sabah ezanlarla yeniden başlayan umut, mağlubiyet gömleğini giymeyeceğiz inadı, zafere yürüme azmi ve kararlılığı.
Gençlerbirliği – Rize maçı 23 Nisan’da oynanıyor. Sokağa çıkmak yasak. Cumhuriyeti kuran meclisin açılışının anmaları yavan.
Beynim Cumhuriyetin ilk yıllarında geziyor. Kurtuluş savaşını yapanların, yeniden devlet kuranların kendi iş mücadeleleri gözümün önünde geziyor.
İzmir suikastı iddiaları, Kara Kemal’in şehadeti, kuvayi seyyariyecilerin sürgünleri, Topal Osman’lar, Çerkez Ethemler, sonra altmış ihtilali, 71 muhtırası, Kıbrıs Savaşı, 80 ihtilali, 15 Temmuz'da, başta meclis olmak üzere başımızın üstüne atılan bombalar. Beynimi yedim herhalde, sahada maç oynanıyor ben Kara Kemal ile Emin Sazak Beylere, Ethemlere dualar ediyorum.
Elbette Mustafa Kemal, "Böylesine beyinleri 40 yerde çalışan adamlarla nasıl baş etmiş" diyorum.
O da bazen baş edememiş ki, mücadelelerde birçoğu hak etmediği şekilde ölmüş, bir kısmı sürgün.
Keşke diyorum el birliği ile açtıkları meclisin ruhuna uygun konuşabilselerdi.
Meclis her şeyin konuşulması için açılmamış mıydı?
Kendimi dinliyorum acaba herkes maç seyrederken benim düşündüklerimi mi düşünüyor?
Yani Beşiktaş’ı seyrederken Beşiktaşlıların gözünün önünden Mehmet Şamiller, Fuat Balkanlar geziyor mu?
Altay, Altınordu sahaya çıkarken Enver bir Fatiha ile gönüllere düşüyor mu?
Yoksa biz delirdik de haberimiz mi yok?
Siyaset ve Futbol acaba başka ülkelerde de bu kadar iç içe mi?
Bu arada maç bitiyor,Gençlerbirliği 2 – Rize 1. Gençlerbirliği küme düşmemeli diye geçiriyorum içimden. Kara Kemaller, Emin Sazak Beyler, Ankara Sultaniyesi’nin ruhu küme düşmemeli. Eh bizim de maç yazımız bu kadar olur.
23 Nisan çocuklarımızın ve geleceğimizin bayramı kutlu olsun. Meclisimiz hiç kapanmasın, Allah o zor günleri bir daha yaşatmasın.
Ramazanınız bereketli geçsin.