Ülkücülerin ve Türk Milliyetçilerinin, kimlik olarak varlığını koruduğu ve siyaset yaptığı partiler üzerine, ayrılıkları körüklemek endişesi ile uzun süredir “analizde” olsa yazı yazmamaya özen gösterdim.
İYİ PARTİ bunlardan birisi. Özdağ’la başlayan parti içi deprem üzerine de bu sebeple bir şey yazmayı, yorum yapmayı uygun görmedim ve erteledim. Sebebi Özdağ patlamasının ne kadar parti içi veya ne kadar Türk siyasetini etkileyecek derinlikli bir işaret olduğunu anlamak içindi. Eğer, bu isyan ve sonrasındaki gelişmeler ve isimler sadece İYİ PARTİ ile ilgili olsaydı, yine olay üzerine tespitlerimi paylaşmayı, bir partinin iç işlerine karışmak ve dışarıdan ahkam kesmek olacağı için yazmayı düşünmeyecektim.
Fakat Özdağ çıkışının köpüğü biraz dağılınca buz dağının ucu göründü. Ve olayın sadece İYİ PARTİ ile sınırlı olmadığı, önümüzdeki aylarda siyasi fay hatlarının kırılması ile ortaya çıkacak yeni siyasi haritanın şekillenmesine yönelik hazırlıkların, ilk öncü sarsıntıları olduğuna dair izler gözüktü.
Bunun için tahmin ve tespitlerimi sizlerle paylaşmak istedim.
Özdağ, planlanmış, sınırları ve hedefleri belli açıklamalarını tek kişilik ayarlanmış bir programla yaptı. CNNTÜRK’te Ahmet Hakan’a özel açıklamaları gündeme oturdu.
Hedefinde üç isim vardı:
KORAY AYDIN, BUĞRA KAVUNCU, ENVER ALTAYLI
Siyaset çizgisi ve dünya görüşü yönüyle farklı isimlerin aynı anda hedef olmasının tek bir sebebi olmazdı.
Hem İYİ PARTİYİ ve hem de ENVER ALTAYLI’yı hedef alan Özdağ, paraşütle tepeden siyaset dünyasına “koltukla” inmesini sağlayan belli bir merkezin isteklerini sanki yerine getirmiş gözüküyordu.
ALTAYLI’yı hedef alması ile hem Buğra Kavuncu-FETÖ suçlamasının algısını oluşturmuş oldu ve hem de Rahmetli Kaşif Kozinoğlu’nun unutulmadığının aynı anda işaretini vermiş oldu. Tam da Enver Altaylı’nın yargılamasının sonuna yaklaşıldığı ve kararının verilmesi arefesinde.
Sadece bilenlere, anlayanlara ve muhataplarına mesaj veren bir resimle !..
İYİ PARTİ’de etkin ve belirleyici siyasi figür olma konumunu kaybettikten sonra, bu “iç operasyon kışkırtmasını” yapması, aynı zamanda da siyaseten İYİ PARTİ’de son kullanım tarihinin geldiğinin de işaretini verdi.
Karay Aydın yaptığı açıklamada Özdağ’ın, İstanbul, Bursa, İzmir ve Antalya’da İYİ PARTİ il kongrelerinde aday çıkardığını ve hepsini de kaybetmiş olduğunu söyledi.
Yani Özdağ listeleri delememiş ve tek bir ”büyük kongre” delegesi çıkarmayı başaramamış.
Bu demektir ki “büyük kongre” için ciddi kulis ve faaliyet içinde olmuş, merkez yönetimde güç sahibi ve belirleyici olmak için de ciddi çalışma yapmış.
Daha doğrusu sonu ayrılık olan bir deneme yapma yolunu seçmiş.
Siyasete “koltuğu ile tepeden” inen ve taban, üye, delege konusunda Koray’ın tecrübe ve birikimi karşısında “Prof yanında taze asistan” olduğunu görememesinin neticesi kaybettiği kongrelerdir.
Ayrıca İYİ PARTİ’nin, MHP iç muhalefeti sonrasında “Ülkücülerin” rüzgarı ile yelkenini doldurduğu bir parti olduğunu ve hemen bütün teşkilatlarını ülkücülerin kurduğunu bunu da Koray’ın organize ettiğini unutmuş olması da, ciddi bir siyasi öngörüsüzlüktür.
Koray Aydın’ın, omurgasını ve çilesini ilk kuruluş gününden beri ülkücülerin
omuzladığı parti teşkilatını, birine ya da başka merkezlere kaptıracağını düşünmek zaten ciddi bir siyasi eksikliktir. O partinin örgüt olarak gerçek sahibi Koray Aydın’dır.
Bugüne kadar Koray Aydın’ı siyasette güçlü kılan taktik iki ayağı vardır.
Birincisi; sıkıntısız siyaset yapma maddi birikimine sahip olması, diğeri ise bulunduğu her partide konumunun siyaset yapmak isteyen partililere bir makam ve mevki sunma, hatta makam teklif etme gücüne sahip olmasıdır.
Bu ikincisi olmasa maddi gücü sadece kendisini siyasette konumlandırmaya yeter. Fakat bir partinin “teşkilatının” tek başına belirleyicisi ve gücü olmasına yetmez.
İşte Ümit Özdağ’ın yenilgisine sebep olan ve kendisinin sahip olmadığı bu iki güçtür ve bu iki gücü Koray Aydın’ının elinden alacak bir başka güçte İYİ PARTİ’de yoktur.
Peki, Özdağ bu çıkışıyla İYİ PARTİ defterinin kapanacağını bile bile neyin işaretini vermek üzere bu açıklamaları yapmıştır?
İYİ PARTİ’nin bölünme sebebi olacak fay hatlarını harekete geçirmiştir.
FETÖ bulaşığı sadece ters köşe, iç çatışmayı tetikleyecek bir hamle.
Esas hedef Koray Aydın!
Özdağ, Koray Aydın’a rağmen hiç kimse bu partide hesap kitap yapmasın, boşuna uğraşmasın, partinin tek hakimi o gerçeğini bu çıkışı ile ilan etmiş oldu.
Sn. Meral hanımı da FETÖ iltisaklı isimleri ikazına rağmen aldığını söyleyerek savunmaya pozisyonuna itti.
İYİ PARTİ’de başlıca üç ana siyasi bileşen var. Ülkücüler, Liberal demokratlar, muhafazakar sağcılar. Bir ufak grupta CHP’li ulusalcılara yakın olanlar.
Siyasi duruş olarak Özdağ CHP’li ulusalcılara daha yakın duran bir siyasetçi konumunda. Resmî “Devlet Milliyetçiliği” sözcüsü görüntüsü siyaset çizgisine her zaman hakim renk. Ve elbette “NATO” soğuk savaş dönemi izlerini ve müktesebatlarını da üzerinde taşıyor.
Türkiye’de siyaset tablosunu potansiyel olarak kökünden değiştirebilecek “darbe” dışında sadece iki sivil siyasi gelişme var.
Erdoğansız AKP ve Bahçelisiz MHP!
Bunun dışında hiçbir siyasi figür ve muhalefet öncülüğündeki girişimler, faaliyetler ki bunlara yeni kurulan partilerde dahil, Türk siyasi hayatında sert kırılmalara ve de köklü değişikliklere sebep olma potansiyeline asla sahip değildir.
İşte İYİ PARTİ’de Özdağ, dağılmanın ilk kırığını oluşturmuş ve Sn. Bahçeli sonrası hesaplar için düğmeye basıldığının da işaretini vermiştir.
İYİ PARTİ’de bir grup Sn. Erdoğan ile dolayısı ile AKP ile Sn. Destici benzeri bir seçim ittifakını düşünebileceklerinin sinyalini çoktan vermişlerdir. Zaten köken itibarı ile BBP çizgisinden gelen bu arkadaşlar için “siyasal İslam” açısından fazlaca bir problem de yoktur.
İYİ PARTİ’de bir diğer grup CHP ile siyaset ittifakına devam için, CHP listelerinden vekil adayı olabilecek grubu oluşturuyor. Bu grubun önderi Özdağ olacak gibi gözüküyor.
Ülkücülere ve Türk Milliyetçilerine gelince… Onlarda Koray Aydın’ın ağabeyliğinde birliklerini ve dayanışmalarını bozmadan Sn. Bahçeli sonrası MHP yönetimi ile barışma yolunu sabırla gözleyeceklerdir.
Gerçek şu ki İYİ PARTİ’nin partileşme enerjisini ve teşkilatlanma alt yapısını Ülkücüler oluşturmuş ve bu partiyi MHP içindeki “muhalefet” ayrılarak kurmuştur. Bu sorumluluk öncelikle Koray’ın ve Musavvat’ın omuzlarındadır.
Ülkücüleri ayırdıkları yerden dağıtıp, sağa sola kaptırmadan yuvalarına döndürmekte onların sorumluluğundadır.
Şimdi diyeceksiniz ki ya liberaller, eski DYP ve ANAP lı siyasetçiler ne olacak?
Onlar, ideolojik özgül ağırlık olarak siyaset sahnesinde çoktan sıfırlandıkları için küsurat durumundalar.
Peki Meral hanımdan hiç bahsetmedin. O ne yapacak?
Onun ne yapacağını Sn. Bahçeli haftalar önce söyledi:
Evine dönecek !..
Herkes Sn. Bahçeli’nin bu sözünü yuvaya, MHP’ye davet olarak anlamak istedi. Yorumlar karşısında da Sn. Bahçeli sessizliğini bozmadı.
Sanki “Göreceksiniz !.. Neyi söyledim de olmadı” der gibi.
Bekleyip onu da göreceğiz.