3.Dünya savaşı laflarının ve öngörülerinin çoğaldığı şu günlerde her ülke muhtemel savaşa hazırlıklar ile meşgul.
Ordusunu takviye etmek, silah ve savaş araç gereçleri almak üzere bütçelerini planlamaya çoktan başlayan ülkeler bir yandan da gıda ve beslenme konusunda hazırlıklar yapmakta.
Gıda stoğundan bahsetmiyorum.
Uzun sürecek savaş ve sonrasında dünyada çökecek üretim ve lojistik altyapısının bitmesi ile ortaya çıkacak kaosa şimdiden hazırlanmamız gerekiyor.
Yeterli temel gıda maddelerinin üretiminin sürekliliği ve tüketicilere uygun fiyatlar ile ulaştırılması meselesi bugün var olan tarım uygulamaları ve yönetemleri ile asla mümkün olmayacak devasa bir sorun olarak önümüze çıkacak. Zaten mevcut haliyle önümüzde duran büyük tarımsal üretim sorunlarına bile henüz çözüm bulamamışken bir de savaş tehdidi ve sonrasını düşünmek bile insanın içini karartmaya yetiyor.
“TARIMSAL ÜRETİM VE GIDA GÜVENLİĞİ ACİL EYLEM PLANI” üç ana başlık altında “milli güvenlik meselesi” olarak hazırlanmalı.
1- Planlama
2- Örgütlenme
3- Destekler
Ayrıntıları sayfalar alacak bu konunun ilk adımını atmak ise “tarımsal üretimde özgürleşmektir!”
Uluslararası anlaşmalar ve taahhütler ile eli ayağı bağlanmış ve girdileri ithal kalemler ile dışa bağımlı haline gelmiş bir tarımsal üretim değil savaş halinde barışta bile başımıza bela olmuş durumda.
Anadolu’da tarımsal üretim emperyalizmin esareti altındadır.
DTÖ, FAO, AB ve birçok BATI’lı ülke ile yapılmış olan ikili anlaşmalar hızla elenmeli “İstanbul sözleşmesi” gibi bir çoğu acilen düzeltilmeli ya da fesih edilmelidir.
Tarımsal üretimin artması başta et üretimi olmak üzere kesin olarak bu anlaşmaların çoğunun iptal edilmesine bağlıdır.
Anadolu’nun binlerce yıllık tarımsal üretim desenine uygun bitkisel üretime ve geleneksel hayvansal varlığının cins ve ırklarının çoğaltılması planlanmalı ve hızla her iki başlıkta da kitlesel üretimine geçilmelidir.
Doğu ve Güneydoğu’da bölücü terörün tam olarak temizlendiğinin ve normal hayata dönüldüğünün en güzel ispatı yemyeşil yaylalarında yerli ırk küçükbaş ve büyükbaş hayvan varlığının sürüler halinde milyonlara ulaşması ile ancak inandırıcı olur.
Büyükşehirlerdeki rant hırsızlığının önüne geçmenin önemli bir yolu da ters göçü hızla cazip hale getirmek ve tarımsal üretime sermaye ve insan kaynağı sağlayacak karar ve desteklerin hızla alınmasına bağlıdır.
-Havza bazlı planlı tarımsal üretim.
-Havza bazlı üretime dayalı yeniden sivil toplum örgütlenmesi.
-Desteklerin havza bazlı üretim desenine göre üretim odaklı yeniden planlanması.
-Türkiye’de kitlesel üretimi yapılan ve üretim altyapısı olan tüm meyvelerin ithalatı hemen yasaklanmalı.
-Et ithalatı yasaklanmalı
-Lüks gıda tüketim ürünleri ve girdileri acilen yasaklanmalı.
-İthal meyve lüksünden vazgeçilmeli ve yasaklanmalı.
-Pirinç ve mercimek ithalatının 1 yıl içinde yasaklanacağı ilan edilmeli.
-zeytin yağı ihracatı kesin olarak yasaklanmalı.
Yasaklayamıyorsanız gümrük fonlarını yükselterek yerli üreticiyi koruyun.
AB ülkeleri tarımda bunu yapıyor. Gümrük birliğini takmıyor. Kendi çiftçisini korumak için ithal tarım ürünlerine yüksek fon koyuyor.
Antalya’dan, Denizli’den, Konya’dan süt toplayıp taşıyarak İzmir’de, Bursa’da ayran, yoğurt ve peynir yaparak tekrar Antalya, Denizli ve Konya’da satmak gibi serbest piyasa liberal soygun saçmalıklarının artık noktalanması gerekir.
Tedbir ise çok basittir.
Her tüketim çevresinin nüfüs yoğunluğuna göre sınırları belirlenir ve “bölgesel tarımsal üretim teşvik yönetmeliği” çıkarılabilir. Sonrasında öncelikli süt ürünleri olmak üzere tarımsal meyve ve sebze ürünlerinin perakende satış noktalarında başta zincir marketler olmak üzere raflarına koyacakları ürünlerin en az % 50’sinin belirlenen “tüketim çevresinde” bölgesl tarımsal üretim tesislerinde üretilen ürünler olması şartı konur.
Lojistik maliyetlerini düşürecek ve dar bölge üretim ve tüketim çevrelerinin oluşmasını sağlayacak bu kararlar çok önemli sonuçlar doğuracaktır.
Havza bazlı tarımsal üretime bağlı olarak Organize Tarımsal Sanayi Bölgeleri kurulmalı.
Önceden hazırlıkları yapılmış ürün desen haritasına bağlı 18 tarımsal üretim havzasına 18 Organize Tarımsal Sanayi Bölgesi kurulmalı.
Tarım meslek liseleri bu 18 havza bazlı üretim bölgelerinde yatılı olarak hızla kurulmalı.
Öğrenciler talebe iken sigortalı ve burslu olmalı.
Öncelikle kendi tarlasını veya devletin tahsis edeceği ekilebilir toprakları kendisinin işleyeceği “eğitimli çiftçiler” yetiştirilmeli ve teşvik edilmeli.
Bu okuldan mezun olan tarım meslek teknik lisesi herkese ekilebilir devlet topraklarını öncelikli kiralama hakkı ve üretim için özel destekler verilerek teşvik edilmeli.
Ülke güvenliği için eli tetikte bir Mehmetçik ile pulluğun izinde tarımsal üretim yapan Mehmetin arasında hiç bir fark olmadığının bilinci ile “tarımda ve gıda güvenliğinde acil eylem planı” hızla hazırlanmalı ve uygulamaya geçilmelidir.
Hakkı Şafak Ses