Demokrat Parti İzmir Milletvekili Salih Uzun: "Sivil toplum tarlasına beton döktüler, beton.
1 Rıfat hisarcıklıoğlu (TOBB Başkanı)
2 Ergün Atalay (Türk-İŞ Başkanı)
3 Şemsi Bayraktar (TZOB Başkanı)
4 Bendevi Palandöken (TESK Başkanı)
Babalarından miras kalsa 29 yıl yönetemezlerdi. Nasıl koruyorlar koltuklarını. İktidarla iyi geçinerek."
Mecliste yeni Ticaret Kanunu üzerine yapılan görüşmelerde Sn.Salih Uzun bey; kamu yararı düşünülerek kurulmuş kamu nitelikli sivil toplum örgütlerini, başkanları üzerinden, kronikleşmiş çok ciddi bir eğrimizi doğrultmak üzere örse yatırmış ve çekiçle döverek bugüne kadar gündeme gelmesi çok geç kalmış olan urlaşmış bir yaramıza parmak basmıştır.
Kendisini tebrik ederken, attığı adımın devamını getirmesini ve gerçek olan bu iddiaları üzerine yürürken asla vazgeçmemesini, kendi siyasi geleceği ve milletimize hizmet yönünden çok etkili ve faydalı sonuçları olacağına inandığımızı ifade etmek isteriz.
Bu sözleri kamu nitelikli bir sivil toplum örgütü olan Türkiye Tohumcular Birliği kurucu başkanı ve 4 yıl süre ile de yönetim kurulu başkanlığını yürütmüş biri olarak söylediğimi yani yaşanmış tecrübeler üzerine sn. vekilin sözlerini desteklediğimi belirtmek isterim.
Sn. Salih Uzun beyin açıklamasında sadece bir kelimeyi düzeltmek isterim.
Son cümlesinde mevcut başkanların “iktidarla iyi geçinerek koltuklarını korudukları” iddiaları eksiktir.
Bu sözün doğrusu “iktidarlar ile iyi geçinerek” diye söylenmeli idi.
Çünkü Şemsi Bayraktar 2001 yılından beri Bendevi Palandöken bey de 1990 yani 34 yıldır aynı koltukta. Özal’lı, Demirel’li ,Çiller’li Ecevit’li, Erbakan’lı dönemleri aştı şimdi 21 yıllık Erdoğan dönemini de aşma rekoru peşinde Palandöken !
Aslında bu kamu nitelikli sivil toplum örgütleri bugünlere parlementer sistemin yapı taşları olarak geldi ve miras olarak bu günlere kaldı.
Ve o yıllardan bu günlere ne kadro niteliği ve niceliği olarak ve ne de kuruluş amaçları doğrultusunda denetlenebilir bir hizmeti nesiller boyu ortaya koymadan da bu arkadaşlar koltuklarını korumayı becerdiler.
Siyaset kurumları olan partileri elbet eleştireceğiz ve iktidar olsun muhalefet olsun ülkenin mevcut halinin hesabını vermelerini isteyeceğiz.
Fakat ekonomimiz ve tarımımız başta olmak üzere bir çok sahada örgütlü ve büyük kaynak ve imkanlara sahip holdingleşmiş (!)
mesleki sivil toplum örgütlenmelerimizi gözden kaçırıp hiç masaya yatırmıyoruz.
Hantal, işlevsiz, kendi meslek ve iş sahiplerinin üzerinde tek kuruş faydaları olmadan “feodal dükalık” kurmuş olan sivil toplum yapılanmalarına ve koltuklarına yapışmış yöneticilerine projektör tutmak hiç aklımıza gelmiyor.
İşte Demokrat Parti İzmir milletvekili Sn. Salih Uzun milletin asli kürsüsünden bu projektörü tuttu ve deyim yerinde ise “takke düştü, kel göründü.”
Ben de şimdi sizlere bizzat yaşadığım kendimin şahidi olduğu bir olayı anlatmak istiyorum.
Türkiye Tohumcular Birliği başkanlığımın son dönemini tamamlamaya 2 ay gibi bir zaman kalmıştı.
Tohumcular Birliği Kanunu (5553 sayılı kanun) yönetim kurulu başkanlarının sadece 2 dönem başkanlık yapmasına izin veriyordu. İki dönem sonra ki bu dönemler ikişer yıllıktı, tekrar aday olamıyorlardı.
Zaten kurumsal yapıları kanunla belirlenmiş kamu nitelikli birliklerde 4 yıl başkanlık neyi yapıp neyi yapamayacağınız için yeterli bir süredir. Çünkü bu tip sivil toplum örgütleri aynı zamanda ciddi fedakarlıklar gerektiriyor ve kendi işlerinizi de ister istemez ihmal etmenize sebeb oluyor.
Tabi eğer seçildiğiniz makamdan şahsi güç devşirme ve ekonomik bir beklentiniz yoksa !
O koltuklara hizmet ve fedakarlık öncelikli heyecanlara sahip ve de ülkeye hizmet şerefine adanmış insanlar oturdukları zaman hem verimli ve hem de faydalı işler yapmak mümkün oluyor.
Her sektörde geriden gelen ve seçilme heyecanı ile örgütlerine yeni enerji ve güç katacak her sivil toplum örgütünde insanlar elbette vardır.
Kumluca’da domates üreticileri ile bir fuar ve toplantının açılışı için davetli idik. Yukarıda belirttiğim gibi başkanlığımı bırakmama iki ay gibi bir zaman kalmıştı.
Sn. Mehdi Eker dönemi idi. Kendileri de toplantıya davetli idi ve katılmışlardı.
Katılımcılardan birisi de Sn. Şemsi Bayraktar’dı.
Şemsi beyle yan yana oturuyorduk. Bakan bey de Şemsi beyin yanında oturuyordu.
Sıramız geldikçe konuşmalarımızı kürsüden yaptık ve tekrar yerimize oturduk.
Şemsi bey ben konuşmamı bitirdikten sonra yanına otururken tebrik etti ve aramızda şu konuşma geçti.
“-Hakkı bey maşallah yepyeni çok önemli ve kamu nitelikli bir mesleki sivil toplum örgütlenmesini yaptınız ve başarı ile yürütüyorsunuz. Duydum ki yeni kongrede aday olmayacakmışsınız. Sizi tv ve basından izliyorum. Konuşmalarınız isabetli ve etkili. Tohum ithalatı ve GDO üzerine doğru ve gerçekçi açıklamalarınız ve çalışmalarınız oldu. Niçin başkanlığa devam etmiyorsunuz?”
“-Şemsi bey, iltifatınız için teşekkür ederim. Bu makamlar yenilendikçe güçlenir. Taze kan ve heyecan her zaman sivil toplum örgütlerini diri ve işlevsel tutar.
Hem zaten bizim kanunumuz ben istesem de iki dönem sonra adaylığa tekrar izin vermiyor.”
“-Ben de şimdi tam onu söyleyecektim. Biliyorsun TOBB’da da aynı kanun var. 4 er yıllık iki dönem başkanlığa izin veriyor. Hisarcıklıoğlu TOBB kanunun bu seçilmeyi kısıtlayan maddesi için Anayasa Mahkemesine şahsi itirazda bulundu.
Mahkeme geçen hafta kanunun bu maddesini iptal etti. Hisarcıklıoğlu yeniden aday olabilecek. Ben sana bu iptal edilen kanun maddesi ile ilgili anayasa mahkemesi kararını göndereyim. Sen de emsal karar çıkarttır ve başkanlığa devam et .”
“-Teşekkür ederim. Ama bizim kanunumuz yeni bir kanun şimdi hemen orasını burasını çekiştirerek kendi makamlarınızı korumak için delmeyelim. Hem zaten böyle bir hareket sektörümüzde hoş ta karşılamaz.
Bence koltukların gücünü korumak için ve daha da güçlendirmek için oturanları koltuklara yapıştırmak doğru bir yöntem değil. Koltukları güçlendirmek ancak demokratik seçimlerde değişimin önünü tıkamamakla mümkün olur.
Ayrıca işlerimi de çok ihmal ettim. Sırada ki gelsin demek daha doğru olur.”
Konuşma bitmişti. Bir sessizlik oldu. Zaten bir daha da Şemsi beyle karşılaşmadık.
2012 yılı idi. 11 yıl görevde kalmayı bilmiş birine ne anlatıyordum ki ? İşte o 11 yılın üstüne bir de 12 yıl daha eklendi.
Şimdi burada TZOB’nin kuruluş amaç ve hedeflerini ve de görevlerini yazsam şaşar kalırsınız.
Senede 5-6 kez hasat zamanlarında ya da tarımsal üretimde bir gündem olursa ulusal kanallarda bir iki dakika kağıttan okunan demeçlerle işi idare etmek ve koltuğu kaptırmamak başarısını Şemsi bey maşallah devam ettiriyor.
Sorun, çevrenizde eğer varsa ÇKS kaydı olan bir çiftçiye.
İlçenizde ki Ziraat Odasının size bugüne kadar maddi manevi zerre kadar katkısı oldu mu diye ?
Cevabı, “- faydasını görmedik ama her sene binlerce lira aidat yatırmaz isek devletin tarımsal desteklerinden faydalanmıyoruz.
Mecburen önce ÇKS aidatımızı ödüyoruz. Ondan sonra Tarım ilçe Müdürlüğü destek müracaatımızı alıyor” diyeceklerdir.
Ve bu binlerce şubeden milyonlarca ÇKS’li kayıtlı çiftçiden toplanan milyonlar nereye akıyor ve bu paralar ile hangi hizmetler yapılıyor? Soran bilen var mı?
Bendevi Palandökene gelince. O resim ise tam bir karikatür artık. 34 yıl !..
Piramit sfenksleri gibi senede üç beş kez tv kanallarında görmez isek olmuyor.
Tenkide bile gerek yok. Ayıp ötesi bir yüzsüzlük ve arsızlık örneği !..
Parlementer sistemin iktidarlarca kontrol edilebilir ve yönetilebilir toplu oy toplama merkez depoları olarak düşünülmüş bu köhnemiş ve artık kokuşmuş kamu nitelikli sivil toplum yapılanmaları kuruluş amaçları doğrultusunda yeniden yapılanmalı ve dönüştürülmeli.
Meslek ve iş sahibi üyelerine üretim, eğitim ve iş hacimlerini geliştirecek işlevsel bir yapıya hızla dönüştürülmelidir.
Sorun sadece adı geçen başkanlarda değil sistemde ve iktidarlar ile kurulan ilişkilerle millete hizmetten uzak karşılıklı faydaya dayalı yapılanmalardadır.
Milletin ve sektörlerinin sırtında “ökse otu” gibi yapışmış ve yapıştığı ağacı kurutan bu kanserleşmiş yapılar artık bir sivil toplum örgütü değil, sivrilip önce sektörlerine sonra millete batmış sivri kazıklardır.
Tekrar teşekkürler Sn. Salih Uzun vekilim.
Hakkı Şafak Ses